Bülent BOSTANCI

Nasrettin Hoca borç isterse

Bülent BOSTANCI

Fatih Sultan Mehmet Osmanlı İmparatorluğu’nun 7’nci padişahıydı.

İlk olarak 1444-1446 yılları arasında kısa bir dönem, daha sonra 1451'den 1481 yılındaki ölümüne kadar 30 yıl boyunca hüküm sürdü.

29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul’u fethetti.

Bu fetihle birlikte 1058 yıllık  Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nu yıktı ve çağ kapayıp yeni bir çağ açarak "Fatih" unvanıyla anılmaya başlandı.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in “Konstantiniyye elbet feth olunacaktır. Onu fethedecek komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur." Hadisine de nâil oldu.

***

Fatih, İstanbul’un fethinden sadece 7 yıl sonra ise fetih rotasını Karadeniz’in önemli bir ticaret kenti olan Amasra’ya çevirdi.

Cenevizlilerin elinde olan ve Karadeniz ticaretini kontrol altına alma noktasında önemli bir liman kenti durumundaki Amasra’yı fethetmek için sefere çıktı.

Amasra hem karadan hem de denizden kuşatıldı.

Rivayetlere göre Fatih, Amasra’yı hakim bir tepeden ilk kez gördüğünde “ Lala Lala acep Çeşm-i Cihan bu mu ola?” diyerek hayranlığını dile getirdi.

Dünyanın gözü, dünyanın değerlisi manalarına geliyordu bu cümle…

Osmanlı devletinin büyük hükümdarlarından, İstanbul’u Osmanlı topraklarına katan Fatih Sultan Mehmet’in dilinden dökülen Çeşm-i Cihan sözü o gün nasıl kıymetliydi ise bugünde hala aynı kıymette.

***

Bana göre kazıldıkça tarih fışkıracak ve belki de dünyada her yıl milyonlarca ziyaretçi ağırlayan birçok antik kenti gölgesinde bırakacak kadar zengindi Amasra.

Ne yazık ki korunamadan binalar, apartmanlar dikildi üstüne.

Hatta kalesinin içine bile evler inşa edildi.

Briket tuğlalarla kale duvarlarına evlerin sınırları çizildi.

Demem o ki; koca bir tarihin üstüne oturuldu.

Öylesine güzeldi ki Amasra…

Üstüne dikilen beton binalar, briket tuğlalarıyla çizilen sınırlar bile güzellik kavramındaki bütünlüğünü bozamadı.

***

1940’lı yıllarda turizmin canlanmaya başladığı Amasra bugün sadece çevre şehirlerden değil, yurdun pek çok kesiminden ziyaretçi ağırlamakta.

Türkiye’de ev pansiyonculuğunun başlangıç noktalarından biri olan Amasra geçtiğimiz günlerde ilk kez bir kruvaziyer ağırladı.

Rusya’dan demir alan Astoria Grande isimli kruvaziyerde 350’si yolcu 650 kişi bulunuyordu.

Sınıfça en büyük yahut en lüks kurvaziyerlerden biri değildi.

Taşıdığı yolcu sayısı da kapasitesinin çok altındaydı.

Lakin Amasra’ya yaşattığı heyecanın hatırı sayılırdı.

Sırf dev kruvaziyeri görmek için Amasra’yı ziyaret edenler gibi durumun ciddiyetinin farkında olup taaa Kastamonu’dan kalkıp gelenler arasında belediye başkanları ve turizmciler vardı.

Birileri kruvaziyerin limana yanaşma manevraları esnasında dev pervanelerinin deniz dibinden kaldırdığı kumun oluşturduğu görüntüyü hala kruvaziyerden bırakılan atık olarak iddia ede dursun…

Kastamonu’dan kalkıp gelenler hem büyük heyecana ortak olma arzusundalardı hem de böylesi bir turizm potansiyelinden nasıl pay alabileceklerinin hesabındalardı.

***

Durum bize şunu gösterdi…

Sadece Amasra ve Bartın değil…

Amasra’ya demirleyecek kurvaziyerlerle yaz-kış Karabük, Kastamonu ve Zonguldak gibi çevre illerimizin de nasiplenebileceği bir turizm potansiyeli olduğu görüldü.

***

Son yıllarda Amasra sadece kendini değil aynı zamanda Bartın’ı ve çevresini de tanıtır hale geldi.

Çok uzak diyarlarda Bartın’ı bilmeyen ve hatta Bartın’ı Doğu bölgemizde sanan insanlar Amasra’yı biliyor.

Amasra kendini aşıyor, bilinirliği artıyor ve Bartın’a önemli bir katkı sunuyor.

Lakin hepimizin Amasra’ya çok büyük bir borcu var!

UNESCO!!!

UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer almak turizm bölgeleri için sandığımızdan daha fazla değerli.

Zira bu listeye alınan yerlerin bilinirliği çok daha hızlı bir şekilde artıyor.

Özellikle yabancı turist sayısında ciddi oranda artış oluyor.

En yakın örneğimiz Safranbolu.

Safranbolu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapılarıyla bütünü sit ilan edilmiş ender kentlerden biri olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor.

Ve sadece 70-80 km uzağımızdaki Safranbolu her yıl onbinlerce yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor.

Peki ya Amasra?

Amasra’da kaç kez yabancı turist kafilesine denk geliyoruz?

Neredeyse hiç!

***

Amasra Kalesi UNESCO'nun Dünya Miras Geçici Listesi'ne eklendiğini birçok kez haber yaptık.

Kalıcı listeye girebilmek için kurum ve kuruluşlarca koordineli çalışmalar yapıldığını da defalarca kez yazıp çizdik.

Lakin son dönemlerde bu konuda neler yapılıyor..?

Sahi ne oldu Amasra’nın kalıcı listeye alınması için yürütülen çalışmalara.

Bir kez daha yazıyorum.

Amasra Kalesi Unesco Dünya Miras Listesi’ne alınıncaya kadar bahsettiğim borç hepimizin boynuna bir vebaldir bilesiniz.

***

Amasra Limanı’ndaki çalışmaların Pandemi döneminin ortaya koyduğu ekonomik buhranlara rağmen sürdürülmesi ve Amasra Limanı’nın uluslararası daimi açık deniz hudut kapısı ilan edilmesine katkı veren herkese teşekkürlerimizle.

***

Bahsettiğim konulara pay biçilmesi dileği ile işte günün fıkrası;

Nasrettin Hoca adamın birinden borç istemiş.

Borç veren adam Hocaya sormuş:

- "Hocam, borcunu ne zaman ödeyeceksin?"

Hoca başlamış anlatmaya:

- "Senden aldığım parayla diken alacağım. Onları koyunların geçtiği yerlere dikeceğim. Dikenler büyüyecek. Oradan koyunlar geçerken yünleri dikenlere takılacak. Ben yünleri toplayacağım. Sonra onları ip yapıp pazarda satacağım. Kazandığım parayla sana olan borcumu ödeyeceğim."

Adam başlamış gevrek gevrek gülmeye.

Bunun üzerine Hoca lafı yapıştırmış:

- "Eeee, bak, hazır parayı bulunca nasıl da gülüyorsun."

Yazarın Diğer Yazıları