KİM YAPIYOR BU İŞİ? Bülent Bostancı yazdı...
Bülent BOSTANCI
Yazmaya yazmaya kuruyor insan.
Tıpkı okumaya okumaya olduğu gibi.
Bilinçli bir toplum olmak için önce okumak, ardından anlayıp yorumlamak ve yazmak gerekiyor.
***
Her gün birçok haber yazdığımız gibi onlarca hatta yüzlerce haberi takip etmemiz, içeriklerine kafa yormamız gerekiyor biz habercilerin.
Birde son dönemlerde en büyük haber kaynağına dönüşen sosyal medyayı neredeyse saniyesi saniyesine takip etmemiz gerekiyor.
Şöyle geriye yaslanıp bir soluk alalım dediğimiz anda bile aklımızda haber oluyor.
***
Velakin habercilik zor iş!
Gecesi gündüzü, pazarı bayramı, molası ve tatili olmayan bir iş.
Bazen yaptığınız bir haber için üzerinize yönelecek okları göğüsleyebilmeniz, hakaretlere ve tehditlere rağmen yolunuza devam etmeniz de gerekiyor.
Bu işi yapan tüm meslektaşlarım gibi benimde yorulduğum anlar olmuyor mu?
Elbette oluyor. Malum insanız, canız.
Unutulmamalı ki sadece birkaç dakika da hatta bazen birkaç saniyede tüketilebilen haberler için bazen saatlerimizi, bazen günlerimizi veriyoruz. Ailemizle olmamız gereken en özel anlarda bile yeri geliyor sahada oluyoruz.
Haliyle yoruluyoruz.
Ancak bazen öyle haberlere imza atıyoruz ki…
Ne yorgunluk kalıyor ne de başka bir dert.
***
Habercilerin işi sadece haberde değil…
İyi bir gözlemci ve anazlizci olmanız gerekiyor.
Çevrenizde olup bitenden haberdar olmak yetmiyor. Olanı biteni gözlemlerken analizde etmeniz gerekiyor.
Zira bir çay sohbetinde yahut yolda selamlaştığınız biri size öyle bir soru soruyor ki…
Cevaplayamaz iseniz vay halinize!
“Siz nasıl habercisiniz arkadaş!” diye yapıştırıveriyorlar suratınıza suratınıza.
***
Sağlıktan spora, asayişten çevreye, siyasetten kültür ve sanata kadar birçok konuda bilgi sahibi de olmanız gerekiyor.
Bilgi sahibi değilseniz bile herhangi bir alanda cereyan eden herhangi bir olayla ilgili haber yapabilmek için o alanla ilgili bilgiler edinmeniz, bu bilgileri anlamanız, süzmeniz ve yazabilmeniz yahut anlatabilmeniz gerekiyor.
Üstelik detayları atlamadan en anlaşılabilir haliyle.
Diyorum ya…
Zor iş habercilik!
***
Haberci olmak zor iş dedim ya bir kere…
Arkası da geliyor.
Haberci iseniz oturduğunuz apartmandaki, mahallenizdeki, çevrenizdeki, şehrinizdeki insanların sağlığından tutunda uğradıkları bir haksızlıktan istihdamına kadar hepsinden sorumlusunuz.
Sorumluluk alırsınız-almazsınız o başka!
Ama sorumluluk duymak zorundasınız.
Adamın biri… Meslekte büyüğümüz… Ağabeyimiz…
O da sorumluluk duymuş ki çevresinde ve bölgesinde yaşayan insanlar iş-aş sahibi olsun diye uğraşıyor.
Üstelik bunu başını kaşıyacak vakti yokken yapıyor.
Üstelik bunu “Amannn banane” diyebilecekken yapıyor.
Sosyal medyada paylaşımını gördüm.
Paylaşım, “Bartın OSB’de tekstil fabrikasında çalışmak isteyen yeterli sayıda Amasralı hemşehrimiz olursa firma Amasra-OSB arasına servis koyacak. Çalışmak isteyenler bana ulaşsın, mesaj atsın, arasın…” diye devam ediyor.
Ve sonra ne mi oluyor?
Telefonların, mesajların ardı arkası kesilmiyor.
Şimdi belki de çok yakın bir zamanda Amasra’da oturan, ikamet eden ama kadın ama erkek onlarca kişi iş-aş sahibi olacak.
Evlerine alın terleriyle ekmek götürecekler.
Ay sonunda ne ev sahibine ne markete ne manava mahcubiyet duymadan yaşayacaklar.
Çocuklarının ceplerine bir değil iki simit parası koyabilecekler.
***
Peki kim yapıyor bu işi?
Ne siyasetçidir ne ticaret erbabıdır.
Bürokrat da değildir fabrikatörde değildir.
Gazetecidir, habercidir.
Bir haberci. Bir gazeteci.
Halil Tekin isimli ağabeyimiz.
O yapıyor bu işi.
İş arayanla işçi arayanı buluşturuyor.
Amasra ile Bartın OSB arasında ve daha önemlisi İŞ ile AŞ arasında köprü oluyor.
Ne demek gerekir? Ne söylemek gerekir?
Takdir ve tebrik mi?
Bence daha fazlası.
***
Şimdi biraz daha iyi anlatabildim mi?
Çevrenizde olup bitene duyarsız kalabilmek gibi zor!
Görüpte görmezden gelebilmek gibi zor!
Zor iş habercilik!
Zor ve çok zor!