- Haberler
- Bölgesel
- Türkiye'nin gündemine oturan dolandırıcılık olayında elden para verenler de yargılanabilir
Türkiye'nin gündemine oturan dolandırıcılık olayında elden para verenler de yargılanabilir
Yüksek kar getirili özel ve güvenilir fon vaadiyle, aralarında Fatih Terim, Arda Turan, Fernando Muslera ve Emre Belözoğlu gibi isimlerin de bulunduğu pek çok kişiyi dolandırdığı iddia edilen Seçil Erzan'ın yargılandığı dava ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Yeminli Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi Ali Osman Kurtcu, 'Bir ponzi sistemi. Bu bilgilere göre, bu durum bizim hukuk boyutumuzun dışarısında, vergi kaçağına sebebiyet veren bir sistem olabileceği kanaati var. Tabii ki hukuk noktasında değerlendirilecek ama elden para verilmesi de sorumluluk kapsamında' dedi.
Yüksek kar getirili özel ve güvenilir fon vaadiyle, aralarında Fatih Terim, Arda Turan, Fernando Muslera ve Emre Belözoğlu gibi isimlerin de bulunduğu pek çok kişiyi dolandırdığı iddia edilen Seçil Erzan’ın yargılandığı dava ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Yeminli Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi Ali Osman Kurtcu, “Bir ponzi sistemi. Bu bilgilere göre, bu durum bizim hukuk boyutumuzun dışarısında, vergi kaçağına sebebiyet veren bir sistem olabileceği kanaati var. Tabii ki hukuk noktasında değerlendirilecek ama elden para verilmesi de sorumluluk kapsamında” dedi.
Yüksek kar getirisi bulunan güvenilir bir fon olduğunu ve Fatih Terim gibi isimlerin de bu fona dahil olduğunu söyleyerek aralarında tanınmış sporcular Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan’ın da bulunduğu 18 kişiyi yaklaşık 25 milyon dolar ile 7 milyon 384 bin lira dolandırdığı iddia edilen Şube Müdürü Seçil Erzan’ın davası ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Yeminli Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi Ali Osman Kurtcu, yaşanan olayı 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, İş Kanunu çerçevesinde değerlendirdi. Konu ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan Kurtcu, yaşanan olay hayatın olağan akışının üstünde bir kar elde etme hevesi ile para yatıranların dolandırılması ile ortaya çıktığını belirterek, süren davada elden para verenlerin de kayıt dışı para sebebiyle sorumlu tutulabileceğini söyledi.
“Bu bir ponzi sistemi”
Yaşanan olayın bir ‘ponzi sistemi’ ile gerçekleştirildiğini kaydeden Kurtcu, “6362 sayılı sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na 52. maddesine göre portföy yönetim şirketleri yatırım fonlarını kurmak ve işletmekle görevli. Öncelikle bankaların yatırım fonu kurmakla ilgili bir durumları yok. Yatırım fonları, Sermaye Piyasası Kanunu’na göre tasarruf sahiplerinin fona katılma karşılığında toplanan para ve diğer varlıklarla tasarruf sahipleri hesabını, inançlı mülkiyet esasına göre Sermaye Piyasası Kurulunca belirlenen varlık ve haklardan oluşan portföy ve portföyleri işletmek amacıyla portföy şirketleri fon iç tüzüğü ile kurulan, tüzel kişiliği bulunmayan mal varlığı mahiyeti taşıyan varlıklara yatırım fonu deniliyor. Portföy yönetim şirketleri, ilgili portföylerle ilgili aracılık işlemi yapamıyorlar, yatırım fonlarının saklama hizmetleri ayrı yatırım kuruluşları mahiyetinde oluşuyor. 5411 sayılı Bankacılık Kanununa ilişkin mevduat toplayamazlar. Kamu koyundaki konuda bir mevduat toplama ve banka üzerinden işlemin yürütüldüğüne dair bilgi sahibi olduk. Şimdi Sermaye Piyasası Kanununa girdiğimiz vakit, ilgili tutarların çok yüksek tutarlar olduğunu gördük. Bugünün değerleriyle hesap ettiğiniz zaman 2 milyon dolar 56 milyon lira ediyor. Sermaye Piyasası Kanununa göre iki tür yatırımcı var. Bu yatırımcıların ilki nitelikli yatırımcılardır. Portföy değeri 1 milyon Türk lirası ve üzerindeki kişiler nitelikli yatırımcılardır. Bunun altında portföye sahip sermaye piyasası araçlarına yatırım yapan yatırımcılar ise kişisel yatırımcı olarak değerlendiriliyor. Nitelikli yatırımcı sermaye piyasa araçlarıyla ilgili finansal okuryazarlık noktasında bilgi sahibi olduğu noktasında bir değerlendirme var. Kamuoyuna yansıyan bilgi belgeler, futbolcuların avukatları üzerinden ortaya konulan belgeler, evrak mahiyetinden çok uzakta. Banka müdiresi hanımın adi kağıtlara imza ve bankanın kaşesini koyup vade, volör mahiyeti taşıyan belgeleri var. Hepimiz bankalar ile işlem yürütüyoruz Bu büyüklükteki işlemlerde bir dekont bankanın resmi kayıt kuyudatına giren belge mahiyeti taşıması gerekiyor. Mahkemeler buna karar verecektir ama bunun Sermaye Piyasası açısından bir yatırım fonu olmadığı, bir ponzi sistemi olduğu ve hukuksuz bir işlem olduğu mahiyeti taşıyor. Ayrıca Sermaye Piyasası Kanuna göre izinsiz sermaye piyasası faaliyeti yürütmek ayrıca suçtur. Borçlar Kanunu açısından tarafların karşılıklı imza edip, hak ve yükümlülükleri ortaya koyduğu belgeler sözleşme mahiyeti taşımakta. Burada hukuki manada da iş kanunu açısından da problem var” dedi.
“Külli halefiyet üzerinden yükümlülük boyutu var”
Bankanın da külli halefiyet üzerinden sorumlulukları olabileceğini belirten Kurtcu, “İlgili müdire hanımın iş akdi ile bankaya bağlı olduğu, bankanın müdürü olması münasebetiyle güven, sadakat, sır saklama ve ilgili banka ile rekabet yapmama yükümlülüğü var. Bu yükümlülükler ihlal edilmiş. Bu ayrı bir bahis. Bankanın kendi çalıştırdığı personel üzerinden ortaya konulan zararın külli halefiyet üzerinden yükümlülük boyutu var. Yatırımcıların elde etmiş olduğu gelirlerin de vergi boyutunda kayıt dışı olma boyutu var. Bunun alınıp iktisap edilip edilmediği konusunda bilgimiz yok. Ama burada bir tasarruf boyutu olursa, bankacılık sisteminde elde edilen kimi gelirler geçici 67. madde marifetiyle ilgili vergi kaynakta kesilip, bankalar marifetiyle stopaj yolu vergilendiriliyor. Bunun Gelir Vergisi Kanunu 85, 86. Maddeleriyle, yıllık olarak belli bir tutarı açtığı takdirde beyan usulüne tabi olduğu açık. Burada vergi sisteminin dışına çıkması, dolayısıyla ilgili yatırımcıların tabii ki mahkeme kararına istinaden Vergi Usul Kanununa aykırı boyutu söz konusu olabilir. Bankacılık Kanununa aykırı işlemler var. Burada bankacılık faaliyeti yürütülüyor. Her ne kadar ilgili müdüre hanım, banka müdürü de olsa da anladığımız kadarıyla bankanın sistemi içerisine girmediği için bu ikrazatçılık (tefecilik) faaliyetine giriyor. Her iki taraf açısından da sorumluluk gerektiren bir boyut” diye konuştu.
“Elden para vermesi de sorumluluk kapsamında”
“Mali Suçları Araştırma Kurulu noktasında da yine mahkeme kararına istinaden bir suç geliri, terör, kaynağı belir hırsız para, kara para aklamayla ilgili bir boyut söz konusu olabilir” ifadelerine yer veren Kurtcu, “Vergi Usul Kanununa bağlı çıkarılan genelgeler, tüzük, tebliğ ve silkülere göre 7 bin liranın üzerindeki bütün iş ve işlemler bankacılık marifetiyle yürütülmesi gerekiyor. Burada nakit işlem yapılamıyor. Burada görevi kötüye kullanma, zimmet, irtihap gibi boyutlar da bankaya mal edilmesi durumunda, ilgili müdüre hanımın durumundan ötürü ilgili bankanın para yatıranların parasını ödeme yükümlülüğü doğabilir. Vergi Usulü Kanununa göre 7 bin liranın üzerindeki işlemler banka marifetiyle yapılması gerekiyor. Dolayısıyla bunlar kayıt dışı boyutlar. Ahmet’in verdiği para havaalanına gidiyor, çantadaki GPS’den tespit ediliyor. Bir ponzi sistemi. Bu bilgilere göre, bu durum bizim hukuk boyutumuzun dışarısında, vergi kaçağına sebebiyet veren bir sistem olabileceği kanaati var. Tabii ki hukuk noktasında değerlendirilecek ama elden para vermesi de sorumluluk kapsamında. Banka da sorumlu olabilir, çalıştırdığı işçinin yapmış olduğu tasarruf noktasından her ne kadar bankacılık sistemine de girmezse işçinin yaptığı işlemler noktasında halefiyet boyutu ortaya çıkabilir. Tabii bunları biz kamuoyundaki bilgilere istinaden konuşuyoruz” şeklinde konuştu.
“Burada insanların zarar görmesinin temel sebebi hırstan kaynaklanıyor”
Bu tür dolandırıcılık olaylarının yaşanmaması için hayatın olağan akışına aykırı işlemlerin yapılmaması gerektiğini belirten Kurtcu, “Sermaye piyasası ile ilgili işlem yapacak kişiler yatırım kuruluşları üzerinden bu işlemleri yürütmesi, bu işlemler yürütülürken Sermaye Piyasası Mevzuatı çerçevesinde, çerçeve sözleşmesi imza ediliyor. Yatırım yaptıkları takdirde bu fon iç tüzüğü, fonun anayasası mahiyetini taşıyor. Bu yapılan yatırımlar sanki bir Milli Piyango bileti alınıyormuş gibi bir güdüleme ile yapılmamalı. Finansal okuryazarlıkla bu işler pekiştirilmeli ve insanlar zarar görmemeli. Kesinlikle kayıt dışı, bu tür boyutlara tevessül edilmemeli. Burada insanların zarar görmesinin temel sebebi hırstan kaynaklanıyor. Hayatın olağan akışına aykırı fiil ve işlemlerle ilgili benim değerlendirmem, hayatın olağan akışına aykırı iş ve işlemlerin mantığa aykırı olduğu takdirde mutlaka bir kara delik oluşturacağı boyutunda” ifadelerini kullandı.