SES'ten Sağlık Haftası açıklaması
14 Mart Sağlık Haftası kapsamında Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)Bartın Temsilciliği adına Erkan Bozkurt açıklamalarda bulundu
14 Mart Sağlık Haftası kapsamında Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)Bartın Temsilciliği adına Erkan Bozkurt açıklamalarda bulundu.
Sendika temsilcisi Bozkurt açıklamasında, “Sağlık hizmetinin metalaştırılarak alınıp satılan bir mala dönüştürülmesine, hastaya müşteri denilmesine ve sağlık bütçesinin özel sermayeye akıtılmasına, sağlık kurumlarının şirketleşmesine, halkın sağlığının paraya tahvil edilmesine, performans -güvencesizlik- şiddet kıskacı ile faturanın sağlık emekçilerine kesilmesine, Tıp Bayramının 105. Yıldönümünde de 14 Mart Haftasında mücadeleye devam ediyoruz.” Dedi.
Bozkurt açıklamasının devamında, “14 Mart’lar Bayrama dönüşsün diye Sağlık Mücadele Haftası diyoruz. Çünkü uzun çalışma saatleri, iş yükü, mobbing ve angarya gibi modern kölelik çalışma koşullarına isyan edenlerin, karşı duranların mücadele haftasıdır 14 Mart. Pandeminin başından beri “Yaşamak ve yaşatmak istiyoruz” diyenlerin mücadele haftasıdır 14 Mart. Önlenebilir bir hastalık (covıd-19) nedeniyle, sağlam olmadığı için depremde yıkılan sağlık kurumlarında yüzlerce arkadaşını yitiren “yaşam hakkı” yok sayılanların haftasıdır 14 Mart. En temel insan hakkı olan “sağlık hakkı” için halkın sağlığı, emeğimin hakkı diyenlerin haftasıdır 14 Mart. İhtiyaç olduğunda kahraman ilan edilip alkışlatılan, sonrasında değersizleştirilenlerin haftasıdır 14 Mart. Toplu sözleşmelerle mali, sosyal, özlük hakları iyileştirilmeyen, çalışma koşulları daha da ağırlaştırılan, iş barışı bozulanların haftasıdır 14 Mart. Enflasyonun, verginin yükünün altında ezdirilen, sadaka gibi zamlara muhtaç edildikçe yoksullaşanların; insanca yaşayacak meslek riskini karşılayacak, emekliliğe yansıyacak yoksulluk sınırının üstünde OECD ülkeleri standartlarında temel ücret diye iş bırakanların, eylem örgütleyenlerin haftasıdır 14 Mart. 36 saat nöbet tuttuktan sonra evine giderken araç başında uyuyakalan Rümeysa Şen’in kutlayamadığı Tıp Bayramıdır 14 Mart. Melike ve Mustafa gibi angaryaya, psikolojik şiddete, değersizleştirmeye daha fazla dayanamayıp intihara sürüklenen hekimlerin, hemşirelerin, anestezi teknikerlerinin yardım çığlığıdır 14 Mart. Hasta yakınının saldırılarına karşı birlikte bariyer oluşturan ekibin haftasıdır 14 Mart. Sağlık ekibinin ekip ruhunu, ortak mücadelesini ve dayanışmasını bozmaya çalışanlara inat, bir olanların, birlik olanların haftasıdır 14 Mart. Önce insan, sonra sağlık emekçisi olan, emeğinin hakkını alamayan, şiddetin her türlüsüne maruz kalan, 24 saat yüreği ağzında, yükü sırtında, liyakati iki dudak arasında, güvenliği takdiri ilahiye havale 112’cinin haftasıdır 14 Mart. Atama bekleyen yüzbinlerce sağlık meslek mensubu varken atama yapmayan, OECD ülkelerinin istihdam ortalamalarını yakalamak yerine Sahra ülkelerinin istihdam ortalamalarını yakalamak için çaba harcayan sağlık yöneticilerin iş yükü ve angaryayla tükettiği, ülke dışına göç ettirdiği sağlık emekçilerinin haftasıdır 14 Mart. Mali, idari ve bilimsel özerkliği Sağlık Bakanlığı tarafından adeta kuşatılmış, İflasın eşiğine getirilen üniversite hastanelerinde borç batağından çıkmak için, hakları olan Covid -19 ek ödemelerini bile borç ödemek için kullanan yöneticilere karşı, meslek etiği, bilimsel, özerk nitelikli eğitim için mücadele edenlerin haftasıdır 14 Mart. Nöbete giderken bırakacak yeri olmayan çocuklarını komşusuna emanet edip, nöbet ertesinde çıkan yangında onların yanmış bedenlerinin kokusunu sineye çeken sağlık emekçisi Fatma hemşire ve eşinin dinmeyen evlat acısıdır 14 Mart. Cumhurbaşkanı tarafından sağlık emekçilerinin emeğini, niteliğini, değerini ve kamusal sağlık hizmetlerini hiçe sayan “gidiyorsa gitsinler” söylemine karşı “susmuyoruz, korkmuyoruz, hiçbir yere gitmiyoruz” diyerek mücadele edenlerin haftasıdır 14 Mart. Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, artık en temel insani hakkımız olan yaşam hakkımızı dahi koruyamayan sağlık politikacılarına, acil sorunlarımızın çözümü için derhal harekete geçmelerini yoksa sağlık sisteminin onarılamaz yaralar alacağını açıklamalarımızla, eylemlerimizle, defalarca hatırlattık. Sağlık emekçilerinin bu haklı talepleri dinlemek ve anlamak yerine mücadelesini bastırma, sınırlandırma çabasına girmiş, gözdağı vermeye çalışmıştır. Torbalara sıkıştırılan yasal düzenlemeler ile sağlık ortamı kaosa sürüklenmeye devam ediliyor. Bu sağlık sisteminden emekçilerde halkta memnun değil diyoruz. “reform-dönüşüm” dedikleri şey hasta muayene sayıları ile övünmek olmuştur. Bu reformun pandemide cilası döküldü. Depremde enkaz altında kaldı. O yüzden bu sistem değişmelidir. Değiştireceğiz diyoruz.” ifadelerinde bulundu.
14 Mart Sağlık Haftasını, “Bayram” olarak kutlayabilmek için bu yıl da açıklamalar, eylemler yapıyoruz diyerek açıklamasına devam eden Bozkurt taleplerini de sıralayarak şu şekilde konuştu, “Aşağıda yer alan taleplerimiz; halkımızın nitelikli ve kamusal sağlık hizmeti alması için gerekli talepler olup, halkımızın mağdur edilmemesi ve hak ettikleri sağlık hizmetini alabilmeleri için halkın bir parçası olan biz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin en acil talepleri derhal karşılanmalıdır. Performans, ek ödeme, teşvik değil, insanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyacak temel ücret sağlansın. Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) sağlık hizmetlerinde çalışan tüm emekçilere yıllık 90 gün üzerinden tam olarak uygulansın. Yapılan ek gösterge düzenlenmesi yetersiz kalmıştır. Talebimiz olan 3600’den 7200 kadar kademeli ek gösterge uygulansın. OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdamı yapılsın. Taşeron çalışma ortadan kaldırılsın. Özgür ve bilimsel çalışma ortamı için meslek örgütleri üzerindeki baskılara son verilsin. Liyakatsiz atamalara, tip sözleşme dayatmalarına, tıp ve sağlık bilimleri eğitimlerini niteliksizleştiren, altyapısı uygun olmayan tıp fakültelerinin, eczacılık fakültelerinin, diş hekimliği fakültelerinin, hemşirelik fakültelerinin, sağlık bilimleri fakültelerinin ve sağlık meslek yüksekokullarının açılmalarına son verilsin. Şiddetsiz ve güvenli bir çalışma ortamı için yeni ve etkili “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılsın, mobbing ve baskılar son bulsun. Covid-19 iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilsin. Haklarında kesinleşmiş yargı karar bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri derhal göreve başlatılsın. Sağlık hizmeti için ödediğimiz vergiler yeter. Katkı katılım payları ve ilave ücretler kaldırılsın. Sağlık ve sosyal hizmetlerin planlanmasından sunulmasına kadar emekçiler örgütleri aracılığıyla, halk da merkezde siyasi partiler, yerellerde ise yerel yönetimler, muhtarlıklar, örgütlü yapılar ve siyasi partiler eliyle süreçlere dâhil olsun. Özel hastanelere verilen her türlü teşvik kaldırılmalıdır. Özel hastaneler ile SGK anlaşma yapmamalıdır. Özel hastanelere aktarılan teşvik ve bütçen kamu sağlık kurumlarına aktarılmalıdır. Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın. ASM emekçilerine ikili ceza uygulamalarından vazgeçilsin. Her işyerine kreş açılsın, sağlık emekçileri çocukları ile işleri arasında tercih yapmak zorunda kalmasın. Kamu sağlık kurumları daha demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Kamu sağlık kurumlarında idareci belirlenmesi kriterlere uyanlar arasında o kurumlarda çalışan emekçilerin oyu ile gerçekleşsin.”