Milletvekili Bankoğlu 9. yargı paketini değerlendirdi
CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, Meclis gündeminde yer alan 9. Yargı Paketi'ne ilişkin açıklamalarda bulundu.
Milletvekili Bankoğlu 9. Yargı paketinin toplumsal muhalefet için çok tehlikeli olduğunu belirterek, “Bu paketle kadınların kazanılmış haklarına yönelik sistemli saldırı devam ediyor.” Dedi.
“Kadınlar açısından oldukça tehlikeli bir durum yaratıyor”
Milletvekili Bankoğlu açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi, “Bir süredir konuşulan 9. Yargı Paketi’nin taslağında tüm toplumu yakından ilgilendiren maddeler yer alıyor. Özellikle toplumsal muhalefet açısında çok tehlikeli maddeler olduğunu görüyoruz. Toplumsal muhalefeti tümüyle susturmak için “etki ajanlığı” maddesi getiriliyor. AKP bu maddeyle her muhalif ve aykırı görüşü ajanlıkla itham edip cezalandırmayı ve herkesin birbiri aleyhinde sürekli şikâyette bulunduğu bir muhbirlik borsası yaratmayı öngörüyor. Yargı paketinin kamuoyunda çok fazla tartışılmayan bir yönü de kadınlarının kazanılmış haklarına yönelik maddeleridir. Soyadı düzenlemesi başta olmak üzere tazyik hapsine itiraz yolunun açılması ve genel affa yönelik çalışmaları kadınlar açısından oldukça tehlikeli bir durum yaratıyor.
“Kadın haklarını tırpanlamaya yönelik kararlar alınıyor”
AKP hükümeti uzun yıllardır kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırılar yapıyor. AKP’nin evrensel hukuku bir yana bırakıp kadın ve çocuklara karşı mücadeleden vazgeçtiğinin en somut sonucunu 20 Mart 2021’de Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla yaşadık. Kadın erkek eşitliğini “fıtrata aykırı bir durum” olarak değerlendiren zihniyet, kadın cinayetlerine, taciz ve istismarlara karşı cezasızlık rejimi kurmaya başladı. Son yıllarda kadın cinayetlerinin, cinsel şiddet ve istismar vakalarının bu cezasızlık rejiminden beslendiğini görüyoruz. Son yıllarda da “aile kurumunun güçlendirilmesi” gerekçesiyle yine kadın haklarını tırpanlamaya yönelik kararlar alınıyor. Aynı gerekçeyle bu kez 9. Yargı Paketi’ni getirip Anayasa’ya ve evrensel hukuka açıkça aykırılık teşkil eden kararları yasalaştırmaya çalışıyorlar.
“Kadın cinayetlerini daha da artıracak oldukça tehlikeli bir düzenleme”
Adalet Bakanı Tunç bu paketin “cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik” olduğunu söylüyor; ancak yasa taslağındaki özellikle 6284 Sayılı Yasadaki değişiklikle bu cezasızlık halinin daha da konsolide edildiğini görüyoruz. 6284 Sayılı Yasayı halihazırda fiilen uygulanamaz hale getirmeye çalıştılar. Şimdi de tedbir kararlarına uymayanlara verilen zorlama (tazyik) hapsine karşı itiraz yolu açılıyor. 6284’ün neredeyse tek caydırıcı maddesi fiilen kaldırılmak isteniyor. Tazyik hapsi kararına itiraz yolunu açmak demek yasanın tümüyle içini boşaltmak, işlevsiz hale getirmek demektir. Şikayetçi oldukları halde, ellerinde koruma kararı olmasına rağmen her yıl onlarca kadın cinayeti yaşanıyor. Şimdi tazyik hapislerinin sürecini uzatacaklar. Kadın koruma kararı aldıracak, erkek karara uymayacak, kadına şiddete devam edecek, şikayet edilip tazyik hapsi istenince de itiraz edip süreci uzatacak. Halihazırda koruma kararına rağmen öldürülen kadınların olduğu ülkemizde kadınlar bir de gelmeyen duruşma günlerini ve aylarca yargılamanın sürmesini bekleyecek. Bu her yıl sayısı binleri bulan kadın cinayetlerini daha da artıracak oldukça tehlikeli bir düzenleme.
“Cezasızlık algısını kaldırıyoruz diyenler yeni aflar getiriyor”
6284’ün neredeyse tek yaptırım maddesine itiraz yolu açıp kadınları tümüyle saldırıya açık ve hukuki olarak güvencesiz hale getirmeyi planlıyorlar. Ayrıca mükerrer suçlardan hüküm giyenlere de koşullu salıverme hakkı getirilmesi de paketin bu yöndeki niyetini ortaya koyuyor. Cezasızlık algısını kaldırıyoruz diyenler yeni aflar getiriyor. Aftan kimlerin faydalanıp kimlerin faydalanamayacağı ise hepimizin malumu. AKP’nin devlete karşı ve terör suçlarını işlediğini düşündüğü kişiler aftan “kapsam dışı” olurken kadın ve çocuklara yönelik suç işleyenlerin aftan bir şekilde yararlanacağı açıkça ortada.
“MESEM’lerde çocuk işçiliği ve iş cinayetini meşrulaştırıyor”
Paketin en çok dikkat çeken hususu soyadına yönelik değişiklik içeren maddesi. Ocak ayında Anayasa Mahkemesi’nin evli kadının kocasının soyadını taşıma zorunluluğunu iptal eden kararı yok sayılarak ataerkil aile modelini güçlendiren bir madde getiriliyor. Pakete göre kadınlar evlendikten sonra bekarlık soyadlarını tek başına kullanamayacak. Bu düzenleme alt metinde ailenin yani soyun devamlılığının erkek üzerinden yürümesi gerektiğini içeren bir düzenlemedir. Çocukların geleceği, soy bağının devamlılığı, aile birliğinin sağlanması gibi gerekçeler sunuyorlar. Çocukları bu kadar düşünenler(!) laik eğitimi yok sayıp çocukları ÇEDES karanlığına terk ediyor. Ne idüğü belirsiz tarikatların yurtlarında istismara maruz bırakıyor. MESEM’lerde çocuk işçiliği ve iş cinayetini meşrulaştırıyor. Bu düzenleme erkeği “ailenin reisi” olarak öngörenin maddeyi akıllara getiriyor. Medeni Hukuk’tan 2002’de kaldırılan bu düzenlemeye karşı AKP bir tür rövanş alma gayesinde.
“Anayasal kurumları dahi yok sayan bir anlayışla karşı karşıyayız”
Anayasa 153 açıkça “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” diyor ama tıpkı Can Atalay kararında olduğu gibi bu pakette de AYM’nin kararları yok sayılıyor. Düzenlemede yer soyadı düzenlemesi kadınların 30 yıllık mücadelesini gasp etmek demektir. Gerekçe olarak Anayasa’nın 41. Maddesi’ndeki “Aile Türk toplumunun temelidir” hükmünü sunanlar, o maddenin devamında yer alan “…eşler arasında eşitliğe dayanır” ilkesini yok sayıyor. İşine geldiğinde Anayasa’yı istediği gibi eğip büken, işine gelmediğinde ise en açık maddelerini ve Anayasal kurumları dahi yok sayan bir anlayışla karşı karşıyayız.
“AKP, sistematik olarak kadınların kazanılmış haklarına saldırıyor”
Açıkça bir kez daha söyleyelim: AKP, sistematik olarak kadınlara, kadınların kazanılmış haklarına saldırıyor. Mevcut düzeni, bu karanlık iktidarı sürdürebilmek için insan haklarına, evrensel hukuka ve kazanılmış haklara saldırmaktan başka çıkar yol göremiyorlar. 9. Yargı Paketi’nde de gerek etki ajanlığı meselesi olsun, gerek “aileyi koruma” gerekçesiyle kadını yok sayan gerek 6284’ü fiilen kaldırmaya yönelik bu tip düzenlemeler olsun, hepsinin amacı aynı: Toplumsal yaşamın her veçhesini şiddetin sardığı, herkesin birbiriyle kutuplaştığı düşmanlaştığı, kadının yok sayıldığı, çocuğun geleceğinin karartıldığı, “ajanlarla, teröristlerle, muhbirlerle” dolu bir toplum yaratmak ve bu tür bir faşizmi olağanlaştırmak. Biz CHP olarak bu gidişatın ve kadınlara yönelik sistemli saldırının farkındayız. Gerek sokakta, gerek Meclis’te tüm gücümüzle bu kirli planı ifşa etmeye ve bu zihniyete karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.”