'Eğitim her geçen gün daha kötüye gidiyor'
Bartın Belediye Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) grubu tarafından yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin açıklamada bu yıl okullarda uygulanmaya başlayacak Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin geri çekilmesi için dava açıldığı duyuruldu.
Bartın Belediye Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) grubu tarafından partinin İl Başkanlığı binasında basın açıklaması gerçekleştirildi.
Parti adına açıklamalarda bulunan Belediye Meclis Üyesi Selim Karakaş, iktidarı eleştirdi.
Okullarda bu yıl ilk kez uygulanmaya başlayacak Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline karşı parti olarak dava açtıklarını duyuran Karakaş, “İhtiyaç analizi ve pilot çalışması yapılmamış, hazırlanma ve onaylanma süreci katılımcı ve şeffaf yürütülmemiş, kaynakçası, bilimsel dayanakları ve yazarları belli olmayan, tüm uzmanların karşı çıkmasına rağmen onaylanan bu modele karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştayda dava açtık.” Dedi.
“Eski programlara dönüleceğini umuyoruz”
Karakaş açıklamasının devamına şu ifadelere yer verdi, “Geçtiğimiz Pazartesi günü okul öncesi ve birinci sınıf öğrencilerimiz için okullarımızda 2024-2025 eğitim-öğretim yılının ilk ders zili çaldı. Önümüzdeki hafta tüm öğrencilerimiz okula dönmüş olacaklar. Ne yazık ki ne okullarımız ne de AKP iktidarının 22 yılda eğitim sistemini getirdiği durum öğrencilerimizin, velilerimizin, öğretmenlerimizin, yöneticilerimizin ve eğitim çalışanlarının heyecanlarını, isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılamaya hazır değil. Bu yıl 1.,5.ve 9.sınıf öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bir eğitim programı olmaktan öte iktidarın çağdışı eğitim manifestosu olma niteliğini taşıyan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile döneme başlıyorlar. İhtiyaç analizi ve pilot çalışması yapılmamış, hazırlanma ve onaylanma süreci katılımcı ve şeffaf yürütülmemiş, kaynakçası, bilimsel dayanakları ve yazarları belli olmayan, tüm uzmanların karşı çıkmasına rağmen onaylanan bu modele karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştayda dava açtık. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin vakti ve emeği AKP’nin siyasi hırsları nedeniyle daha fazla ziyan edilmeden bir an önce eski programlara dönüleceğini umuyoruz.
“Amaç, öğretmenlerin diplomasını çalmak”
Öğretmenlerimiz bir yandan AKP iktidarının eğitimde yarattığı tahribatla mücadele etmeye çalışırken, bir yandan da kendi haklarına yapılan bir saldırıyla karşı karşıyadır. Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi geçtiğimiz dönem meclise sunulmuş, partimizin milletvekillerinin gösterdiği başarılı muhalefet sonucunda görüşmeler Ekim ayına ertelenmiştir. Teklif öğretmenlik mesleğini düzenleyecek nitelikte değildir; yalnızca atama bekleyen öğretmenleri elemek için hazırlanmıştır. Öğretmenlerin hakları tanımlanmamış, diğer eğitim çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmamış, özel sektörde çalışan öğretmenlere yer verilmemiş, basamaklandırma sistemine çözüm sunulmamıştır. Amaç öğretmenlik mesleğinin itibarını yükseltmek, öğretmenlerimizin ve eğitim bileşenlerinin haklarını tanımlamak değil; öğretmenlerin diplomasını çalmaktır. Üstelik bu yıl okullarımız öğretmen ataması yapılmadan açılıyor. Danıştaya açılan davayı bahane gösteren Bakanlık mülakat sonuçlarını açıklamayarak ve öğretmenlerin atamasını gerçekleştirmeyerek, yalnızca öğretmenleri değil, öğrencilerimizi de mağdur ediyor. Öğretmen açığı ücretli öğretmenlik adı altındaki emek sömürüsüyle kapatılmaya çalışılıyor.
“Okullarımızın durumu içler acısı”
Öğrencilerimizin nitelikli eğitim hakkı ve öğretmenlerimizin özlük haklarının dışında okullarımızın durumu da ne yazık ki içler acısıdır. 22 yıllık AKP iktidar çocuklarımıza okullarımızda bir öğün yemek veremediği gibi bir bardak temiz içme suyu bile sağlayamamaktadır. Okullarımız çocuklarımız için güvenli ve sağlıklı yerler olmanın çok uzağındadır. Kamusal, parasız ve eşit eğitim bitirilmiş, devlet okulları ailelerden alınan katkı payları sayesinde ayakta kalmaya çalışan özel okullara dönüşmüştür. Devlet yalnızca okulun binasını sağlayan, öğretmen maaşlarını veren, elektrik, su ve yakacak masrafını karşılayan konumdadır. Temizlik ve güvenlik görevlisinin maaşından boya badanaya, çatı tamirinden sınıfların bakımına, kırtasiye malzemelerinin ve temel hijyen malzemelerinin alımına dek diğer tüm konularda okullar neredeyse özelleştirilmiş durumdadır. Ailelerin katkı payı veremediği, yoksul bölgelerdeki okullarımız ve çocuklarımız, güvensiz, sağlıksız ve hijyenden yoksun okul binalarında eğitim almak zorunda bırakılmıştır. AKP iktidarının eğitim sistemini getirdiği noktada, nitelikli eğitim her çocuk için bir hak olmak yerine ailesinin imkanları el veren çocukların erişebildiği bir imtiyaz haline gelmiştir.
“Veliler çareyi özel okullarda buluyor”
AKP iktidarında eğitim piyasalaşma, özel okullar AKP tarafından sistematik şekilde desteklenmiştir. Atanmayan öğretmen sorunu özel okullara ucuz işgücü sağlamak için bilinçli olarak yaratılmıştır. Uygulanan sınav sistemlerinin, kamu okullarında yaşanan nitelik kaybının ye eğitimde dinselleşmenin sonucunda, çocuklarının nitelikli, bilimsel ve laik eğitim almasını isteyen veliler çareyi özel okullarda bulmuştur. Devlet okulları, toplumun en yoksul ve çaresiz kesimlerinin çocuklarının AKP’nin eğitim politikalarına dolaysız maruz kaldığı mekanlara dönüşmüştür.
“9 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti”
Mesleki ve teknik eğitimin itibarı giderek zedelenmiş, eğitimin niteliği düşürülmüş, bu okullar öğrenciler tarafından tercih edilmez hale gelmiştir. Mesleki ve teknik eğitim kurumları sosyoekonomik olarak dezavantajlı kesimlerden gelen akademik başarısı düşük öğrencilerin tercih ettiği okullar haline gelmiştir. “4 gün işe 1 gün okula” diye yoksul ailelerin çocuklarına tek alternatif haline getirilen MESEM’ler çocuklarımızın devlet eliyle ucuz ve güvencesiz işgücü olarak kullanıldığı, çocuklarımızın yaralandığı ve öldüğü bir projeye dönüşmüştür. İSİG meclisi verilerine göre, 2024 yılının ilk 7 ayında MESEM programı kapsamında 9 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir.
“Yönetici kadrolar AKP’nin çalışanı haline getirildi”
22 yıllık AKP dönemi iktidar genel olarak Cumhuriyetle ve onun ulusal egemenlik anlayışıyla savaş halinde geçmiştir. Laik ve bilimsel eğitimden giderek uzaklaşılmıştır. Yönetici kadrolar devletin çalışanı değil AKP’nin çalışanı haline getirilmiştir. Liyakatsiz kadrolaşma, mevzuat ve program değişiklikleri, protokol ve özel teşviklerle dini tarikatlarla ilişkili vakıf ve derneklerin eğitimin paydaşı yapılması, Diyanet İşleri Başkanlığının eğitim- öğretim faaliyetlerinin daha fazla içine alınması yoluyla eğitim dinselleştirilmiştir. AKP iktidarı ve atanmış Bakanları, 22 yıldır eğitim sistemimize bilinçli olarak, sistematik biçimde saldırmaktadır. Tüm kademelerde, tüm paydaşlar için eğitim her geçen gün daha kötüye gitmektedir. Okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin niteliği bilinçli olarak düşürülmüştür. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı esnasında Maarif Kongresini toplayarak eğitimin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine uygun olarak iktidarımızda eğitime yeterli bütçe ayrılacak ve sorunlar çözülecektir. Belediyelerimizde gerçekleştirilen başarılı projeler iktidarımızda yapacağımız işlerin habercisi niteliğindedir.”