'BİZ İKTİDARI ERKEN SEÇİME ÇAĞIRIYORUZ'
DEVA Partisi Milletvekili Mustafa Yeneroğlu Bartın’da basın mensuplarıyla bir araya geldiği toplantıda önemli açıklamalarda bulunurken basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Milletvekili Yeneroğlu, “Bizim halkımız en az yüzde 40 civarında fakirleşti. Ve maalesef bu böyle devam edecek. Çünkü öngörülebilirlik yok. Çünkü hukuk yok. Kimse yarını göremiyor. Bu ülkenin bu kıskaçtan kurtulması gerekiyor. Bunun için mücadele ediyoruz. Bunun için Anadolu’yu ve Karadeniz’i dolaşıyoruz. En kısa zamanda biz iktidarı erken seçime çağırıyoruz. Ne zaman sandığı getirirlerse iktidar gidicidir. Bizde buna hazırlanıyoruz. Emaneti teslim alma noktasında da çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” Dedi.
DEVA Partisi Milletvekili Mustafa Yeneroğlu Bartın’da bir dizi program gerçekleştirdi. Milletvekili Yeneroğlu programlarına basın mensuplarının katılımlarıyla düzenlenen kahvaltı programı ile başladı. Gülenyüz Yemek Evi’ndeki kahvaltının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Milletvekili Yeneroğlu gazetecilerin sorularına da yanıt verdi.
Açıklamalarında Bartın’daki işsizlik sorununa değinen Milletvekili Yeneroğlu, “Bartın’la ilgili Bartın’ın gerçekten muazzam imkanları ve şartları olduğunu biliyoruz. Özellikle deniz turizmi bakımından onun ötesinde Bartın’ın yeşili ve ormanları ile farklı imkanlara sahip olduğunun bilincindeyiz. Bunu yeterince kullanılmadığı noktasında şikayetlerinde farkındayız. Özellikle termik santral konusuyla ilgili çalışmaların Bartın halkını ciddi manada rahatsız ettiğini, endişelerin olduğunu ve bu endişelerin giderilmesi noktasında da iktidarın sorumluluğu olduğunun bilincindeyiz. Bartın’ın yoğun işsizlik sorunu var. Sadece Bartın’da değil Türkiye’nin her yerinde işsizlik sorunu var ama Bartın devamlı göç veren ve 200 bin nüfusun üzerine çıkamayan, gençlerin yaşamak işsizlikten dolayı yaşamak istemedikleri bir yöre. Bu güzelliklere rağmen böyle bir sorunu var Bartın’ın. Bu konuları da görüşeceğiz.” Dedi.
“Sosyal sorunlar artıyor”
Siyasette egemen olan kin ve nefret dilinin gün geçtikçe sokağa da sirayet ettiğini kaydederek konuşmasına devam eden Milletvekili Yeneroğlu, “Biz DEVA Partisi olarak tüm Türkiye’de teşkilatlanma çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şunu çok net ve açık bir şekilde ifade edebiliriz ki DEVA Partisi ötekisi olmayan tek partidir. Toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, herkesin huzurunu esas alan ve Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olması noktasında hiçbir şerhi olmadan, herhangi bir toplumsal kesimi diğerine tercih etmeden, tüm vatandaşları mızı birinci sınıf vatandaş olarak gören, herkesi kucaklayan, Türkiye’nin tüm renklerini parlatma amacıyla yola çıkmış bir partidir. Biz istiyoruz ki Türkiye’de tekrar uzlaşma kültürü egemen olsun. Siyasette şu an egemen olan kin ve nefret dili gün geçtikçe sokağa da sirayet ediyor. Kadına şiddeti de ciddi manada tetikliyor. Ülkemizde öyle bir hale geldik ki gazeteciler bile sokakta dövülebiliyor. Bunlar mecliste alkışlanabiliyor. Siyasetçiler sokakta darp edilebiliyor. Ülke böyle bir iklime girmiş vaziyette. Aynı zamanda ekonomik zorlukların da gün geçtikçe artmasıyla beraber bu şiddet daha da artacaktır maalesef. Çünkü sosyal sorunlar artıyor. Sosyal sorunlarla birlikte kriminal olaylar artacak ve insanların tahammülsüz durumları, kendilerini çaresizlik içinde hissetmeleri kriminal olayları da tetikliyor. Bunu ülkenin her yerinde görüyoruz. Bunun sorumlusu da iktidarın kendisidir. Çünkü ülkeden kin ve nefret dilini egemen kılan sokakta şiddetin olmasını tetikleyen bir şekilde iktidarın dili ve uygulamalarıdır. Bugün gerçekten ülkemiz tam bir hukuksuzluk içerisinde.” İfadelerinde bulundu.
“İktidara aday bir partiyiz”
Milletvekili Yeneroğlu açıklamalarının devamında şu şekilde konuştu; “Gün geçtikçe demokrasiden uzaklaşıyoruz. Demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir. Demokrasi aynı zamanda fikir özgürlüğüdür. Basın özgürlüğüdür, gösteri ve toplanma özgürlüğüdür. Bu özgürlüklerin olmadığı yerde o ülkenin demokratik bir ülke olarak görülmesi mümkün değildir. Ve maalesef Türkiye yurt dışında demokratik bir ülke olarak kabul edilmiyor. Ülke böyle bir noktaya gelmiş vaziyette. Biz DEVA Partisi olarak ülkenin bu kıskaçtan bir an evvel kurtulmasını ve bu sebeple ülkenin bir an evvel seçime gitmesinin mücadelesini veriyoruz. İktidara aday bir partiyiz bunu çok açık bir şekilde ifade ediyoruz. Bizim çalışmalarımız tamamıyla iktidara gelme ve emaneti üstlenme noktasında çalışmalar. Partimizi kurduğumuzdan beri bir taraftan teşkilatlanma çalışmalarımızı yapıyoruz. Sahada yoğun bir şekilde var olmaya çalışıyoruz. Bunun paralelinde eylem planlarımız üzerinde çalışıyoruz.
“Eylem planları üzerinde çalıştık”
Polemiklerden siyaseti uzak tutan böyle kısır kavgalardan uzak tutmaya çalışan ve siyasette toplumun sorunlarını çözmeye çalışan bir anlayışı egemen kılmaya çalışıyoruz. Hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun herkesle konuşabileceğimizi, ilkelerimizin çok net ve açık olduğunu söylüyoruz. Son aylarda yoğun olarak eylem planları üzerinde çalıştık. Demokrasiye geçiş eylem planı, güçlendirilmiş parlamenter sistem başlığı altında yargı, yürütme ve yasamanın tekrar demokratik anlayış içerisinde düzenlenmesi gerekliliği. Aynı zamanda yolsuzlukların ülkemizde bir an evvel bitirilebilmesi için siyasi etik kanunu düzenlenmesi ve meclisten geçirilmesi gerekliliği. Yine partilerin demokratikleştirilmesi gerekliliği bu sebepten dolayı siyasi partiler kanununun değiştirilmesi, seçim kanunu ile ilgili çalışmalar yapılması gerektiğiyle ilgili DEVA Partisi olarak bu çalışmalarımızı yaptık. Diğer siyasi partilerle şu anda ortak çalışmalarda yapıyoruz. Son zamanlarda özellikle dijital dönüşüm noktasında, ileri düzey teknolojilerin ülkemizde üretilebilmesi noktasında eylem planı çalışmaları yapıyoruz. Tarım alanıyla ilgili eylem planımızı açıkladık. Önümüzdeki aylarda da bu çalışmalarımıza devam edeceğiz.
“Önceliğimiz gençlerimizin işsizliği”
Ülkemizin çok acil çözülmesi gereken sorunları var. Ülkemizde 1,5 milyondan fazla insanın son 4,5 yılda terör örgütü üyeliliği suçlamasıyla soruşturma geçirmiş olması ülkenin ne kadar hukuksuz bir noktaya gelmiş olduğunun açık bir göstergesi. Bunu zaten her yerde hissediyoruz. İnsanlar korkuyor ve fikirlerini açıkça ifade edemiyorlar. Bunun gerçekliği istatistiklerle de ortaya konuluyor. Sadece Cumhurbaşkanının vatandaşlara açmış olduğu dava sayısı 170 bine varmış vaziyette. Yani kendi vatandaşıyla ilgili Cumhurbaşkanı kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle davalar açmış. Devletin başı kendi vatandaşına karşı 170 bin dava açmış ise burada sorgulanması gereken şeyler var. Gerçekten hakaret var ise neden insanlar Cumhurbaşkanına hakaret etme gereği duysun. Bu bile başlı başına üzücü. Cumhurbaşkanının bunu kendisine sorması lazım. Nasıl bir siyaset izliyor ki; milletin birliği ve bütünlüğünü, devletin birliğini temsil etme yükümlülüğüne sahip olmasına rağmen bunun gereğini yerine getirmiyor mudur ki ülke nasıl bir tablo ile karşı karşıya. Bunların her birisiyle ilgili çözümlerimiz var. Önceliğimiz başta gençlerimizin işsizliği. İstihdam sorunu, hayat pahalılığı sorunu gün geçtikçe artan yoksulluk ve hukuksuzluklarla ilgili biz çözüm önerilerimizle halkımızın karşısındayız.
“Daha fazla fakirleşmekteyiz”
Maalesef Türk parası gün geçtikçe daha fazla değer kaybetmekte. Bu sadece rakamsal bir mesele değil. Tüm milli servetimiz gün geçtikçe daha fazla değer kaybetmekte. Daha fazla fakirleşmekteyiz. Bakın bugün asgari ücret iktidarın görevi aldığı dönemlere düşmüş vaziyette. İktidar görev aldığında asgari ücret 333 dolardı. Bugün 250 doların altına düşmüş vaziyette. Toplumun yüzde 50’si zaten sendikalarında, resmi kurumlarında yoksulluk seviyesi dedikleri seviyenin altında geçinmeye mahkum vaziyetteler. Böyle bir durum içerisinde bile asgari ücret son bir sene içinde yüzde 40 civarında düşmüş durumda. Dolarla mı maaş alıyorsun diyorlar. Kimse dolarla maaş almıyor ama tüm hayatını dolar üzerinden idame ettirmek zorunda. Tüm masraflarını dolar üzerinden, dolar endeksli bir biçimde yapıyor. Bugün herkes elektrik kullanıyor ve faturasını ödüyor. Elektrik tamamen dövize endeksli. Doğalgaz, akaryakıt, LPG bunların hepsi dolara bağlı. Türkiye’ye gelen tüm hammaddelerin önemli bir bölümü dolara bağlı. Dolayısıyla hayatın dolardan bağımsız bir şekilde düşünülmesi mümkün değil.
“Kış aylarını daha çetin geçireceğiz”
İktidarın devamlı ifade ettiği enflasyon oranının yüzde 20’nin altında olduğu iddiası trajikomik bir iddiadır. Bugün sokaktaki vatandaşa sorun herkes enflasyon en az yüzde 50 diyecektir. Bazı ürünlerde yüzde 100’ün de üzerinde. Enflasyonun vatandaşı ne kadar vurduğu ve insanımıza hayatı dar ettiğinin örnekleri çok fazla. Bunu her yerde yaşıyoruz. Akaryakıtta fiyatların düşük gösterilmesi ÖTV indirimine bağlı. Diğer türlü işin içinden çıkmalarına imkan yok. Bunu belli bir yere kadar götürecekler. Maalesef bu kış aylarını daha çetin geçireceğiz. Çünkü hayat pahalılığı insanımızı çok daha şiddetli bir şekilde vuracak. Bunların tamamı dış güçlerle filan alakalı değil. Bunların tamamı ülkenin kötü yönetilmesiyle alakalı. Ülkenin hukuk dışı yönetilmesiyle ilgili. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi deniliyor ama şu anda ülke herhangi bir sistemle yönetilmiyor. Cumhurbaşkanı ülkeyi anayasal düzen içerisinde yönetmiyor. Hiçbir sistemle filan alakası yok. Tamamen keyfi bir şekilde hareket ediyor.
“Bu ülke bunları hak etmiyor”
Ülke öyle bir korku ikilimi içindeki bakanlar ve milletvekilleri de aynı durumda. Herkes bir kişinin ağzından çıkacak şeylere odaklanmış vaziyette. Bugün bu hayat pahalılığı bu düzeye gelmişse, enflasyon yüzde 50’leri geçmişse, paramız son bir yıl içinde yüzde 40 değer kaybetmişse bunun sebebi Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu ülke bunları hak etmiyor. Bu ülkenin imkanları ve kapasitesi çok çok üst düzeyde. Bugün doların reel fiyatı şu rakamların çok çok gerisinde olması gerekirken adeta milli servetimiz kaynaklarımız peşkeş çekecek duruma gelmiş vaziyette. Bugün Avrupalılar Türkiye’ye geldikleri zaman çok uzun bir şekilde her şeye sahip olabilirler. Bizim insanımız ise fakirleşiyor.
“İktidarı erken seçime çağırıyoruz”
Bizim halkımız en az yüzde 40 civarında fakirleşti. Ve maalesef bu böyle devam edecek. Çünkü öngörülebilirlik yok. Çünkü hukuk yok. Kimse yarını göremiyor. Bu ülkenin bu kıskaçtan kurtulması gerekiyor. Bunun için mücadele ediyoruz. Bunun için Anadolu’yu ve Karadeniz’i dolaşıyoruz. En kısa zamanda biz iktidarı erken seçime çağırıyoruz. Ne zaman sandığı getirirlerse iktidar gidicidir. Bizde buna hazırlanıyoruz. Emaneti teslim alma noktasında da çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
“Hiçbir güvene sahip değil”
Son zamanlarda orta düzeyli iş adamları bana özel görüşmelerde bir fikir beyan ettiğinde hemen bölge milletvekili birilerini arayıp o iş adamının işletmesine fabrikasına teftişe gidiyorlar. Kapı ölçülerine kadar raporluyorlar. Büyük iş adamları da aynı şeyleri söylüyor. Zaten bu sebeplerle hiçbiri Türkiye’de yatırım yapmak istemiyor. Çoğu mal varlığını yurt dışına çıkarmak istiyor. Türkiye’ye doğrudan yatırım gelmediği gibi yurt içindeki yatırımcı da parasın yurt dışına getiriyor. Son iki yıldır istatistiklere baktığımız zaman Türk iş adamları Türkiye’de değil yurt dışında yatırım yapıyor. Bir şekilde parasını ve malvarlığını yurt dışına çıkarmaya çalışıyor. Çünkü tamamen hukuksuz bir ortam içerisinde. Hiçbir güvene sahip değil. Ülkede en temel hak olan mülkiyet hakkıyla ilgili öngörülebilir, güvenilebilir bir ortam yok. Bu sebeple de eleştiri de yapamıyorlar. Eleştiri yaptıkları takdirde başlarına bin bir sıkıntı geleceğini ve kendilerini koruyacak bir hukuk olmadığını düşünüyorlar.
“Tek bir adayla seçime gitmek gerekiyor”
Biz ümitsiz değiliz, heyecanlıyız. Çok ümitliyiz ve bir an evvel ülkeyi bu sıkıntılardan kurtaracağız. Bakın çok net söylüyorum. Seçim tarihi netleştiğinde doların düştüğünü göreceksiniz. Çünkü ümit bağlamaya başlayacaklar. Bu iktidarın normal şartlarda bu ülkede bir daha seçim kazanması mümkün değil. Mesele acaba seçimi demokratik usullere göre yaparlar mı endişelerinin önüne geçmek için makas açılması gerekiyor. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ülkenin birliğini ve bütünlüğünü temsil eden, toplumun değerleriyle de örtüşen ve herkesin değerleriyle bütünleşen tek bir adayla seçime gitmek gerekiyor. Biz bunu da savunuyoruz. Seçim zamanında mutlaka bu konularda görüşülecektir. Seçim tarihinin adı konulsun dolar hemen düşmeye başlayacak. Çünkü ümit yeşermeye başlayacak.
“Piyasa faizleri düşmüyor”
Faizin inmesinin şartları yerine getirilmedikten sonra, talimatla faizi indirdiğin zaman, piyasaya ölçüsüz ve zamansız müdahale ettiğin zaman faiz inmediği gibi enflasyonu tetiklersiniz. Öngörülebilirliği ortadan kaldırdığınız için doları tetikler ve kendi paranızın değerini düşürürsünüz. Cumhurbaşkanı şu an bunları yapıyor. Cumhurbaşkanı bütün iktisatçıların reddettiği garip bir tez ortaya koymuş ve bunu devamlı ortaya koyuyor. Ekonomistlerin, Maliye Bakanlığı kadrolarının görüşlerine de aykırı bir biçimde bunu tekrar ediyor. Tek adam zihniyetini ortaya koyuyor. Benim görüşüm budur diyor ve kendi görüşüne sahip olmayanlarla birlikte hareket etmiyor. Cumhurbaşkanı kendi meclis kürsüsünden kendi bakanına meydan okumaz. Bundan utanmak lazım. Hatta milletvekilleri açısından da utanılacak bir durum. Herkes tek adam anlayışına teslim olduğu için sesini çıkarmıyor ve o istediği için alkışlıyor. Bu kadar kötü bir tablo ile karşı karşıyayız. Birde faiz talimatla düşürüldüğü zaman piyasa faizleri düşmüyor. Tam tersi daha da artacaktır. Özel bankalar bu şartlarda kredi veremeyiz diyecek. Zaten kredi veren kamu bankaları da milletin cebinden o kredileri veriyor. Piyasa kurallarına aykırı bir şekilde süreç işliyor. Arz talep meselesi bozulmuş ve manipüle edilmiş vaziyette bir süreç ilerliyor. Kimse de zaten kredi almak istemiyor.”