CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu Bartın Irmağı Islah Projesi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu Bartın’da ard arda yaşanan sel felaketi sonrası gündeme alınan Bartın Irmağı’nın Islah Projesini eleştirdi. Milletvekili Bankoğlu yaptığı yazılı basın açıklamasında sert ifadelere yer verdi.
Milletvekili Bankoğlu proje detaylarının kamuyla paylaşılmadığını belirterek, proje ve ihale sürecindeki sorunlara da değinerek; “Bartın Irmağı sadece kentimiz için değil bütün bir ülke için çok önemli bir doğal zenginlik. Burası milattan önceki yıllarda Parthenios adıyla bilinen ve kentimize ismini veren Bartın ırmağının önemini ve ne denli önemli bir su yolu olduğunu, yakın geçmişe kadar bu ticaret yolunu kullanarak 500 tonluk ticari gemilerin denizden kent içine ulaşabildiğini bilirsek daha iyi anlarız. Bartın Irmağı gibi doğanın bize bahşettiği imkanları olan şehirler bugün dünyanın birçok yerinde sırf bu özelliği üzerine oluşturulmuş bir şehircilik anlayışıyla donatılmış ve önemli ticari merkez olmuşlardır. Ancak biz bu doğal imkana sahip olduğumuz halde, vasat yönetim anlayışı ve vizyonsuzluk sebebiyle kentimizi hak ettiği noktalara getiremiyoruz,” dedi.
“Hükümet şeffaf değil, hukuka uymak gibi bir alışkanlığıysa yok”
Bartın Irmağı’nın 2020 yılında alınan bir komisyon kararı ile doğal sit niteliğinin ‘Kesin Korunacak Hassas Alan’ vasfından ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ vasfına indirildiğini belirten Bankoğlu, “Burası daha önce Kesin Korunacak Hassas alan vasfındaydı, dolayısıyla buraya koruma amaçlı veya turizme kazandırmak amaçlı bile olsa herhangi bir şey yapılamıyordu. Ardından Mart 2020’de ırmak ve çevresinin vasfı ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ olarak değiştirildi. 2022’de değiştirilen Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik uyarınca, nitelikli doğal koruma alanlarında, alanın ve doğal özelliklerinin devamlılığını sağlamak için halkın bu alanlara erişiminin uygun seviye ve şekilde tutulması esası vardır. Bu esasa riayet edildiği sürece, bölgenin doğal yapısı, ekolojik değerleri, silueti, doğal peyzajı ve benzeri ayırt edici özellikleri göz önünde bulundurularak faaliyetlerin niteliğine, içeriğine ve zorunluluk haline ilişkin Bölge Komisyonları tarafından yapılacak değerlendirmeye göre bazı küçük imar ve onarım işleri yapılabilir. Dolayısıyla Bartın Irmağı’nda da halkın buraya uygun seviyede erişimi sağlanarak, ırmağın doğal yapısı, ekolojik değerleri, doğal peyzajı ve benzeri ayırt edici özellikleri göz önünde bulundurularak, Bölge Komisyonları tarafından yapılacak değerlendirmeyle imar ve onarım işleri yapılabilir,” İfadesini kullandı.
“Hükümeti zorlamaya devam edeceğiz”
Bankoğlu konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi; “Bu projenin içeriğine dair maalesef çok kısıtlı bilgimiz var, çünkü hükümetin şeffaf bir yönetim anlayışı olmadığı gibi, kent mimarisinde kent sakinini düşünmek gibi de bir alışkanlığı maalesef yok. Hukuka uymak gibi bir erdemdense, çok uzun yıllardır mahrumlar. Burada ıslahtan kasıt nedir, ıslah projesi tam olarak nereden nereye kaç kilometrelik bir güzergahta uygulanacaktır, proje kapsamında yapılacak teknik yapılar nelerdir, bunları bilmemiz gerekiyor. Kendileri görevlerini yapıp halka açıklamadıkları için, bizler bu konuda soru önergesi verdik. Konuyu takip etmeye, sesimizi çıkarmaya, hukuki sorumlulukları uyarınca soru önergelerimize net bir şekilde cevap vermeleri için hükümeti zorlamaya da devam edeceğiz.
“Bu proje Bartın Irmağı’nın ıslahı değil, hapsedilmesidir”
Bununla beraber projeye ilişkin bazı duyumlarımız doğruysa, bu projenin kentimiz ve kent ekolojimiz için adeta bir kıyım olacağını da belirtmek isterim. Çünkü, duyumlarımız ırmağın etaplandırılarak, kıyı boyunca yaklaşık bir metrelik bir beton duvar ile çevreleneceği ve beton duvarlar üzerine de cam duvar yapılacağı yönünde. Bir kere böyle bir proje, Bartın Irmağını ıslah değil hapsedecektir. Irmağı duvarlarla çevrelediğiniz zaman, insanların buraya erişimini de bu ırmağın turizm ve ticaret amacıyla kullanım imkanını da engellemiş olursunuz. Bunun haricinde, yasal olarak ‘nitelikli doğal koruma alanı’ olan Bartın Irmağı’nda yapılacak projelerin halkın ırmağa erişimini engellememesi ve ekolojik atmosferi göz önünde bulundurması gerekir. Irmağı duvarla çevrelemek, inşaat sevici bir zihniyetin ürünüdür. Böyle bir proje, ırmağın doğal yapısına, ekolojik değerlerine, doğal peyzajına ve benzeri ayırt edici özelliklerine tamamen aykırıdır. Üstelik halkın ırmağa bağlantısını da duvar yoluyla kesebilecek bir projedir.
“Seli bahane ederek, yandaşa kaynak oluşturuyorlar”
Hükümet bu projeyi kentimizde sık sık meydana gelen sel ve su taşkınları sebebiyle yaptı. Ancak, bölgede su taşkınlarını ve yarattığı sorunları birebir görmüş bir insan olarak, bu taşkınları büyük kayaların bile engelleyemediğini gayet iyi biliyorum. Onlar da biliyorlar. Kayaları aşan bir selin nasıl olup da projede öngörülen beton duvar ve cam duvarı aşmayacağını anlamış değilim. Ayrıca yaşadığımız sel felaketlerinde, afetlerin felakete dönüşmesindeki başlıca sorunun temel bir alt yapı eksikliğinden kaynaklandığını da biliyoruz. Yapılmış olan barajların kapaklarının hala takılmadığını, dolayısıyla bir afet durumunda su tutma özelliklerinin de olmadığını da biliyoruz. Yapılması gerekenler belli, alt yapının güçlendirilmesi, baraj kapaklarını takılması ve doğru düzgün çalıştırılması. Ancak hükümet bunları yapmak yerine, ısrarla yüksek maliyetli ve sorunu çözmeye elverişli olmayan projeler ve ihaleler yapıyor. Çünkü maddi kaygıları var. Burada bahsi geçen ihalenin bedeline ve ihaleyi alan şirketlerin hükümet bağlantılarına dikkat edilmesi gerekiyor. Zira, ihaleyi alan şirketlerden birinin yöneticisinin doğrudan AKP bağlantılı olduğunu da biliyoruz.
“Kamu ihalelerinde istisnalar, kaide oldu”
Ülkemizde kamu ihalelerinde esas ola usul açık arttırma usulüdür. Bunun istisnalarından birisi Kamu İhale Kanunu’nun 21’inci maddesinin, birinci fıkrasının b bendinde öngörüle pazarlık usulüdür. Ancak pazarlık usulü bir istisna olmasına rağmen, hükümet son 5 yıldır düzenlediği birçok kamu ihalesinde bu usulü kullanıyor. İstisnalar, kaide olmuş durumda. Burada, Bartın Irmağı’nın ıslahı konusunda, bölgede yaşanan sel felaketleri dolayısıyla doğal afet söz konusu denilerek, pazarlık usulü tercih edilmiştir. Ancak bu yöntem, ihalelerin ve içeriklerinin kamuya duyurulmaması dolayısıyla sorunlu bir yöntemdir. Burada ihale pazarlık usulüyle yapıldığı için, bizler Bartınlılar olarak ne ihalenin içeriğine ne de ihaleye hangi şirketlerin hangi tekliflerle katıldığını biliyoruz. Kentimizin kalbinden geçen Bartın Irmağı’mıza nasıl bir inşaat yapacaklar, bilmiyoruz. Halbuki bunu bilmek, hatta burada yapılacak projeye doğrudan katkı sunmak bizim hakkımız. Çünkü bu kentte biz yaşıyoruz.
“Bartın Irmağı ve çevresi ekolojik bir bütündür”
Bahsettiğimiz ihalenin bedeli neredeyse 500 milyon, çok yüksek bir meblağ ve bu meblağa sadece ırmağın kısa bir geçişi için ihale yapılmış. Yaklaşık 500 milyonluk ihale, sadece birinci kısım olarak adlandırılan Yalı bölgesindeki duvar inşası için. Peki bu projenin kaç kısmı daha var, bu kısımlar nerelerden oluşuyor, bunu da bilmiyoruz. Diğer kısımlarda da aynı şekilde duvar mı örülecek yoksa başka bir şey mi yapılacak bunu da bilmiyoruz. Projenin bu birinci kısmı tamamlandığında, afet durumunda da herhangi bir fayda sağlamayacak. Üstelik projede ırmak ıslahı etaplandırılarak yapıldığı için, aynı ırmağın ıslahı bir yerde başka bir yerde bambaşka bir şekilde de yapılabilir. Bu da kentin ekolojik değerine zarar vereceği gibi büyük bir görüntü kirliliği de oluşturabilir. Halbuki doğal sit alanının içi ve dışı, ırmak söz konusu olduğunda ırmak boyu bir bütünlük arz eder. Burada yapılacak projelerde dikkatli ve özenli olmak lazım.
“3 bin 500 yıllık Bartın’ı, 20 senenin kokuşmuş düzenine terketmeyeceğiz”
Yıllardır Bartın Irmağı’nı bir kanal içerisine almaya çalışarak zapturapt altına almak istiyorlar. Bunu yaparken de, inşaat müteahhitliği mantığıyla hareket ediyor ve yapılan ihalelerde yandaşlarını gözetmekten, şimdiden sanki ırmak kanalı varmışçasına yandaşlarıyla imar planları yapmaktan da hiç çekinmiyorlar. Bunları yaparken de sel ve taşkınları bahane etmekten geri durmuyorlar. Halbuki sel ve taşkınlar için yapılması öncelikli olan hiçbir şeyi de yapmıyorlar. Burası, Bartın Irmağı, doğal akışıyla Türkiye’nin nadir ekosistemlerinden bir tanesi. Bizler burada doğup büyümüş insanlar olarak, bir kere kentin bu en güzel yerinde beton duvar görmek istemiyoruz. Bu yirmi yıllık kokuşmuş düzenin, yaklaşık 3500 yıllık kentimize geri dönüşü olmayan zararlar vermesini istemiyoruz. Burada, önerildiği gibi ırmakta veya ırmak kıyısında doğal ekosistemi değiştirecek herhangi bir imar faaliyeti istemiyoruz. Bu yüzden de aklı selim birçok sivil toplum kuruluşumuz ve bilim insanlarımız gibi, Bartın Irmağı’na telafisi mümkün olmayan zararlar verecek bu ihaleye ve projeye hayır diyoruz. Kentimizin inşaat müteahhitliği anlayışıyla, beton ve taşla değil; çevreye, doğaya ve ekolojiye saygılı mimarlık ve mühendislik anlayışıyla, ıslah edilerek Bartınlılara kazandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bartın Irmağı’nın ekolojik ölçütler doğrultusunda, kent kimliğini kaybetmeden kentle buluşması gerekiyor.”