'Bu katliamın hesabı mahşere kalmayacak'
Amasra Belediyesi, 14 Ekim 2022 tarihinde 43 madencinin hayatını kaybettiği Amasra Maden Katliamı'nın 2'nci yıldönümünde anma etkinlikleri düzenledi.
Amasra Belediyesi, 14 Ekim 2022 tarihinde 43 madencinin hayatını kaybettiği Amasra Maden Katliamı'nın 2'nci yıldönümünde anma etkinlikleri düzenledi.
Anma etkinliği kapsamında düzenlenen yürüyüşün ardından şehit madenciler anısına saat Madenci Anıtı'nda çelenk bırakıldı, madenci aileleri anıtta bulunan meşaleyi yaktı.
Etkinlikler kapsamında TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır ve şehit madenci Deniz Baykal'ın eşi Meltem Baykal'ın konuşma yapmasının ardından sinevizyon gösterisi gerçekleştirildi.
TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır, CHP Merkez, Ulus, Kurucaşile ve Amasra ilçe başkanları ve yönetimleri ile parti üyelerinin de katıldığı anma etkinliğinde, “kaza değil katliam, kader değil cinayet” sloganları atıldı.
Emek ve Demoktasi Platformu'nun düzenlediği basın açıklamasında ise Maden Mühendisleri Odası, Eğitim-Sen, Çağdaş Hukukçular Derneği başta olmak üzere kitle örgütleri açıklama yaptı. Şehit madenci Deniz Baykal'ın eşi Meltem Baykal ve Öner Yıldız'ın eşi Tuğba Yıldız konuşma yaptılar.
Hükümet ihmal zincirine göz yumduğu için bu katliam yaşandı
“Adalet mücadelesinde ısrarcı olmak zorundayız” diyen Bankoğlu konuşmasında şunları söyledi: “43 işçimizin ruhu şad olsun, nurlar içinde uyusunlar. Ama onların huzurla uyuması için; adaletin yerini bulması, vaatlerin yerine getirilmesi, sorumluların sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir. Bunun yolu; cinayete kaza, ihmale fıtrat demek değildir. Amasra faciası göz göre göre gelmiştir. Hükümet bugün olduğu gibi dün de liyakatsizliğe, tedbirsizliğe, üretim baskısına, ihmal zincirine, adaletsizliğe göz yumduğu için bu katliam yaşanmıştır. Facia sonrası sorumlulara soruşturma izni verilmediği için, hatta bazı sorumlular hükümet eliyle terfi ettirildiği için adalet tecelli etmemiştir. Güneş balçıkla sıvanmaz. 43 madenci kardeşimin rahat uyuması, ailelerinin bir nebze huzur bulması için; dünden ders almak ve adalet mücadelesinde ısrarcı olmak durumundayız.”
Kader, fıtrat arkasına saklananlar 43 kişinin mezarını kazdılar
“Dünden ders almayan yöneticilerin, yarına dair vaatleri boş sözden ibarettir. Samimiyet 2 yıl sonra kamera önünde edilen dualarla değil; hakkaniyetli politikalarla gösterilir. Soma'yı masal zannedenler, Amasra'da 43 kişinin mezarını kazanlardır! Komisyon raporlarını bir kez bile okumayanlar, 43 kişinin mezarını kazanlardır! Maden işçisine, işçi ailesine hürmeti, adaleti, hakkaniyeti çok görenler; kader, fıtrat, kaza arkasına saklanan, sorumluluklarından kaçanlar 43 ailenin ocağını ateşe vermişlerdir. Bir gün bu katliamın hesabı mutlaka sorulacaktır. Bu katliamın hesabı mahşere kalmayacaktır.”
Maden faciası raporları Meclis'in tozlu raflarında kaldı
TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ise şunları ifade etti: “Ben biraz geçmişe gitmek istiyorum. Dönemin Manisa Milletvekili, bugün Genel Başkanımız Özgür Özel Meclis kürsüsüne çıktı, madenci baretini kürsüye vura vura Soma'daki yaklaşan faciayı anlattı. ‘Eğer önlem almazsanız Soma'da facia yaşanacak, bunu engelleyin, riskler şunlardır, önlem alın' dedi. O gün konuşmayı dinleyenler kulaklarını o uyarılara tıkadılar ve kısa süre sonra Soma'da maden faciası önlenmeyen sebeplerle yaşandı. 301 madencimiz o madende şehit oldu. Ardından Meclis'te apar topar o günkü uyarılara kulak tıkayanlar bir Meclis araştırma komisyonu kurdular. O komisyonda maden facialarının sebepleri, alınması gereken ama alınmayan önlemler, bir daha madende iş cinayeti olmasın diye neler yapılması gerektiği tek tek sıralandı. O günden bu yana bu rapor Meclis'in tozlu raflarında kaldı, öneriler hayata geçirilmedi. Ermenek'i yaşadık ve Amasra'yı yaşadık.”
En tepeden en aşağıya tüm sorumlular hesap vermeli
“İktidarın sorumluluğu, böyle teknolojinin geliştiği bir dünyada önlenebilen bu faciaların önüne geçmektir. Bu facialar fıtrat veya kader değil, düpedüz cinayettir. Amasra'da 2 yıl önce facianın hemen akabinde milletvekillerimizle buradaydık. Aileleri dinledik, başsağlığında bulunduk. Madenci kardeşlerimiz tek tek uyarmışlar, yetkililere ulaşmaya çalışmışlar ama aynı duyarsızlık öngörülen ama önlenmeyen bu faciada hayatını kaybetmiş. Sorumlu siyasi iktidardır. Biz siyaset yapmak için değil, bir daha Amasra yaşanmasın diye sorumlunun kim olduğunu tespit etmek durumundayız. Acınız elbette acımızdır ama sizin kadar o acıyı hissetmiyoruz. Sabah bir madenci eşi dedi ki ‘sorumlu olan kişi bana sokakta selam verdiğinde aynı acıyı hissediyorum'. En tepeden en aşağıya kadar tüm sorumlular yargı önünde hesap verirse ailelerin içindeki yangın bir nebze sönecek. Biz iki yıldır buradayız, duruşmalarda buradaydık, bir daha Amasra Katliamı yaşanmasın diye yine burada olacağız.”
Bu katliamın benzerlerini Soma'da, Kozlu'da, İliç'te yaşadık
Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır ise şunları belirtti: “Ben bugüne dair bir anıyı anlatarak başlamak istiyorum. Şu anda içinde bulunduğumuz meydanı açmak için sözleşmiştik. Faciayı duyunca hemen alana gittik, açılış ve kutlama kalmadı. Geceden sabaha kadar can kaybı olmamasını umarak bekledik. Bu katliamın benzerlerini Soma'da, Kozlu'da, İliç'te yaşadık. Biz kimseden öfke çıkarmak, hınç almak derdinde, siyaset yapmak peşinde değiliz. Ama ben siyasette karar alıcı olarak nasıl Amasra Belediyesi'nden şikayet edemezsem bu yaşanan faciada da ihmalleri bulunan iktidar en son şikayet edecek olandır. Belki bu çocuklardan birisi madenle ilgili şikayetini söylediğinde biz daha erken müdahale etseydik bu facia yaşanmazdı. Hepimiz kendimizden başlayarak özeleştiri vermek zorundayız. Amasra acısı en son acı olsun.”
Çocuklarımın vebali kimin boynuna?
“Tek isteğimiz adalet” diyen şehit madenci Deniz Baykal'ın eşi Meltem Baykal ise “Neler çektiğimizi anlatsak da ateş düştüğü yeri yaktı. 43 can gitti. İki senedir adaleti arıyoruz. İçeride kalan 4 kişi, diğerleri ev hapsinde, ailelerinin yanında fotoğraf atıyorlar, gülüyorlar, çocuklarının yanında. Bizim çocuklarımız da mezara gidiyorlar, toprağı öpüyorlar, babalarını öpüyorlar. Biz adalet arıyoruz. Benim iki senedir içim yanıyor, içimdeki acı hiç geçmedi. Anneler babaların gözyaşları hiç dinmiyor. Benim hayatım 14 Ekim'de bitti, ben ölmeden toprağa girdim. Aldığım nefes eşim gibi beni de yakıyor. Çocuklarım için, Allah rızası için, eşim için dimdik ayakta duruyorum. Benim bu hayatımın vebali, çocuklarımın vebali kimin boynuna. Lütfen adaleti sağlayın. Bundan sonra hiçbir baba, anne, evlat, eş benim gibi yanmasın. Ben başka hiçbir şey istemiyorum.” dedi.