Başkan Yalçınkaya'dan çağrı
Bartın Mimarlar Odası öncülüğünde düzenlenen ve STK temsilciler ile Bartın Belediye Başkanı Rıza Yalçınkaya'nın katıldığı basın toplantısında yapımı devam eden Irmak Islah Projesinin yeniden değerlendirmesi çağrısı yapıldı.
Bartın'da yapımına başlandığı andan itibaren eleştirilerin odağı olan Irmak Islah Projesi için Yalı Mevkiinde toplanıldı. Bartın Mimarlar Odası öncülüğünde STK temsilcileri bir araya gelirken Bartın Belediye Başkanı Rıza Yalçınkaya'da basın açıklamasına katıldı.
Mimarlar Odası adına açıklama yapan Selda Çelikyay projenin Bartın Irmağı'nın tarihini, dokusunu ve doğal güzelliğini yok sadığı ifade ederek, “Bu projenin başlangıç aşaması olduğunu düşünüyorduk. İhale geçen Şubat'ta açılmış. Projeler hala hazırlanıyor deniliyor. Şubat'ta neyin ihalesi yapıldı? Birinci sorumuz bu. Uygulama başladığından beri bütün kurumları ziyaret ettik. Sayın Valimizi, Çevre Şehirciliği, DSİ'yi bu konudaki hassasiyetlerimiz, kaygılarımızın proje noktasında dediğimizi, alternatif fikirlerimiz olduğunu defalarca ilettik. Suç duyurusunda bulunduk, basın açıklaması yaptık. Ankara'da arkadaşlarımız, genel müdürlükle bu diyalogları kurma çabasına girdi. Bugüne kadarki görüşmelerimiz sonucunda bir diyalog ortamını oluşturamadık. En son bu noktaya gelen uygulamada bunun durdurulması gerektiği, en azından ara verilmesi gerektiği, geçen gün başkanın da İl Koordinasyon Toplantısında söylediği gibi çelişkiler oldu, sorular oldu. Bunların cevaplanması gerekti. Özellikle bu duvar uygulaması gerçekten bizi çok üzdü. Bartın'ı biz ırmağını canlandırmaya, turizme kazandırmaya, hayata yeniden katmaya yaşamıyla barıştırmaya çalışırken gerçekten bu duvarla birlikte ırmağa küskün, ırmağı şehrin yaşamına katamayan hiç arzu etmediğimiz sonuçlar doğuran bir uygulama oldu. En önemli üzüntümüz şu proje anlayışımızdaki farkımız. Yani selin önlenmesi meselesiyle bu kadar üstümüzde baskı kurup peyzajını yok sayan, ırmağın tarihini yok sayan bugüne kadar belki önemini önemsemeyen bir çalışmayı kesinlikle onaylamıyoruz. Bugün burada aceleyle buluşmamızın sebebi bu uygulamanın durması gerekiyor. Yeni başkanla birlikte masaya yatırılıp yeniden değerlendirilip bu hassasiyetleri dikkate alıp o önemde devam edilmesi gerekiyor. Kot açısından sorunları var. Uygulama açısından sorunları var. Yani şu an yapılan uygulama herhangi bir dere kenarında, köyde bir derenin kenarında yapılan bir DSİ çalışması görünümünde. Oysa Bartın Irmak'ı çok daha fazlasını, çok daha özelini hak ediyor. Ayrıca başından beri neden bu duvarlar dere kenarında ya da setlerde değil de yolun kenarına kadar çıktı? Neden bu kadar riskli çalışmalar oldu? Bu projeye bu şekliyle Bartın halkının hiçbir şekilde rızası yoktur. Başkanın da desteğini alarak yerel yönetim bileşenleri ile DSİ'nin masaya yatırılması gerektiğine inanıyoruz. “ dedi.
Balık, “Hiçbir talebimize cevap verilmedi”
Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Halil Balık yaptığı konuşmada projenin başından itibaren yanlış olduğunu ifade ettiğini söyleyerek, “Bu konuyu ilk duyduğumuz andan itibaren bu işin yanlış olduğunu söyleyen kişilerden biriyim ben. Açıkça en fazla da bu işe önem veren karşı ı çıkan kişiyim. Şimdi o kadar çok sıkıntılar, yanlışlar var ki. Bartın Irmağı hem bizim için büyük değer hem arzu edilen bir yer. Amasra'dan sonra en önemli turizm kaynağımız olacak bir yer. Fakat toplantıda da şunu söyledim buranın açıkça bu işin yerelleriyle konuşulması gerektiği toplantılar talep ettim. Fakat hiçbir talebimize cevap verilmedi. Bu duvar bununla bitmiyor açıkçası. 900 metre civarında bu duvar. Toplamda bildiğim kadarıyla 4 bin 100 metre. Milli Eğitim'in arkasına kadar giden bu duvar. Kemerköprüyü ne yapacağız? Biz amacımız açıkça halkımızın duymasıydı. Halkımıza şimdiye kadar duyuramadık. İnşallah bu basın toplantısından sonra duyurabiliriz.” Dedi.
Yalçınkaya, “Bu projenin yanlışlığını dile getirdim”
Bartın Belediye Başkanı Rıza Yalçınkaya da konuşmasında şu ifadelere yer verdi, “Bartın halkını yakinen ilgilendiren ve herkesin de bu konuda duyarlı olması gereken bir konu. Dolayısıyla ben de yeni seçilen bir Belediye Başkanı olarak ilk defa bu konuya vakıf olmaya çalıştım. Bartın Belediye Başkanı olarak bir yazı yazdım DSİ İl Müdürlüğüne. Bartın Belediyesinde bir yönetim değişikliği olmuştur. Dolayısıyla bu yönetim değişikliği yeni bir başkan seçilmiştir. Seçilen bu başkana ırmak kenarındaki bu ıslah çalışmalarıyla ilgili bir bilgi verilmesi ve belediye yönetiminin yeni seçilen belediye yönetiminin aydınlatılması konusında diye bir yazı yazmıştım. DSİ İl Müdürü ve bu işi yapan müteahhittin temsilcileri, şirketin temsilcileri gelerek yaklaşık 2 buçuk saatlik bir bilgi vermişlerdi bize. Yapmak istedikleri işleri anlatmışlardı. Biz onlara sorular sormuştuk. O soruların bazılarına cevap verememişlerdi. Biz kendimiz değerlendirmemizi yaparak Bartın Valiliğimizin bünyesinde yapılan İl Koordinasyon Kurulu Toplantısında DSİ Bölge Müdürümüzün bilgi vermesi sonrası ben de söz alarak bu yapılan projenin yanlışlığını dile getirmiştim. En azından bir oldubittiyle, Bartın halkına böyle bir projenin dayattırılmaması gerektiğini, dolayısıyla bu proje hayata geçirilirken ilk baştan Bartın'daki sivil toplum örgütlerinin görüşü, Bartın Belediyesi'nin görüşü, Sanayi Ticaret Odası'nın görüşü velhasıl tüm Bartın halkının görüşü alınarak böyle bir projenin hayata geçirilmesi konusunda inşai faaliyetlerin başlaması gerektiğini söylemiştim. Koordinasyon Kurulu Toplantısında Bölge Müdürü bu projenin Bartın için çok faydalı olduğunu ve dolayısıyla bir daha Bartın'da sel taşkını yaşanmayacağını ve onun için yapıldığını dile getirmişti. Ben de o anlamda gene karşılıklı olarak sorularımı yönelterek bu projenin baştan yanlış olduğunu ve dolayısıyla bir oldubittiyle dayatılarak bunu kabul ettirilmek istendiğini ve bu nedenle en azından yeni seçilen bir Bartın Belediye Başkanı ve yönetimi meclis üyeleriyle birlikte yeniden Bartın halkının aktörlerini de yanımıza alarak kendilerinin de bize yeniden masada beraber yer alarak bilgi vererek bu projenin eksiklerini, yanlışlarını, hatalarını tartışarak en azından kötü bir proje olarak Bartın'a yapılması yerine bu Bartın'ın doğal güzelliğini elimizden alan Bartın halkının yaşam alanını bence bir Çin Seddi gibi duvarla örerek Bartın halkımız için bence yaşanamaz bir hale getiren bu projenin yanlışlarını görerek düzeltilmesini ve düzeltildikten sonra da inşai faaliyetinin devam edilebileceğini söyledik. Maalesef daha ilk koordinasyon kurulundan çıktığımız andan itibaren gene bizim bu ricalarımızın kabul görmediğini ve dolayısıyla bildiklerini okumaya devam ettiklerini gördük. Bu da bizi üzdü. Yani bu kentin Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı, bu kentin Mimarlar Odası'nı Başkanı, Türk Mühendis Mimarlar Odaları Birliği mensuplarının görüşlerini, Belediye Başkanının veya Belediye Yönetiminin görüşlerini almadan biz yaparız anlayışıyla bu işin devam etmesi bence Bartın halkına karşı yapılan çok büyük bir yanlışlık. Yani bizi kale almadan, siz istediğiniz kadar konuşun, istediğiniz kadar karşı çıkın, biz yaparız anlamında bir işle karşı karşıyayız.
“Bu alan birinci derece sit alanı”
Bugün burada yapılan bu işlemlerin en azından devam etmemesi konusunda bir kez daha uyarıda bulunuyoruz. Yani gelin bu yanlıştan bir vazgeçin. Gelin birlikte oturalım. Birlikte yeniden bir değerlendirme yapalım. Bartın'ın güzelliklerini elimizden almayın. Bartın halkının senelerdir bu Bartın Irmak'ında çok güzel hatıraları vardır. Bu hatıraların içerisinde benim de çocukluğumun geçtiği hatta bazı bölgelerinde yüzdüğümüz, bazı bölgelerinde Hıdırellez şenliklerini yaptığımız çok güzel hatıralarımız var. Bu hatıralarımızın elimizden alınmasını, kaybolmasını istemiyoruz. Bizden sonraki nesil de bu hatıraları yaşasın, bu güzellikleri yaşasın. Bartın Irmağı'nın bu güzelliklerinden faydalansın istiyoruz. Bizim öyle bir art niyetimiz yok. Devletin yatırımı, devam etsin. Ama bu yatırımda bazı eksiklikler varsa hata varsa bu hatalardan bence bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bakın bu alan nitelikli doğal koruma alanı. Yani birinci derece doğal sit alanı. Birinci derece doğal sit alanında bir inşai faaliyet başlıyor ve kimseye bu inşai faaliyet projesi gösterilmeden hemen fore kazıklarla çalışmaya başlıyorlar. Aslında normalde belediye sınırları içerisinde veya diyelim ki il sınırları içerisinde bir bölgede DSİ bir projeye başlıyorsa en azından köydeyse valilikten izin alır. Özel idareden izin alır buradaysa belediye sınırları içerisinde yapılıyorsa Bartın Belediyesine projesiyle beraber başvurarak inşaat izni alması gerekiyor. Ama bunların hiçbirisi yapılmamış. Mesela Bartın Belediyesi, nitelikli doğal koruma alanıyla ilgili, bu alanla ilgili bir koruma imar planı yapmış. Yani daha doğrusu burada ne yapabilir? Burada yapılacak olan faaliyetlerin ne olduğunu veya yeni planda nelerin olması gerektiğine yönelik bir çalışma yapmış. Bu plan belediyede yapılmış Çevre Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığına gönderilmiş. Oradaki doğal varlıkları koruma kurulu da bu planı onaylamış. Onaylanan planın içinde bu inşaat faaliyet yok. Bu plan sonra meclise geliyor.
“Aba altından sopa gösterilerek protokolü kabul ettiriyorlar”
Bartın Belediyesi'nin yaptığı plan, inşai faaliyeti planı değil ve bu alanın üzerinde yapılacak çalışmalar değil. Onları içeren bir plan değil bu sadece burayı koruma amaçlı yapılan bir plan. Bu plan ve Bartın Belediyesiyle yapılan bir protokolle mecliste görüşmeye açılıyor. Bartın Belediyesiyle DSİ Bölge Müdürlüğü müteahhidi korumak amacıyla bir iş birliği protokolü yapıyorlar. Bu işbirliği protokolü içerisinde biz burada bir inşai faaliyete başlıyoruz. Dolayısıyla bu inşai faaliyet öncesi bize Bartın Belediyesi olarak yani işlem yapılacak, inşai faaliyeti başlanacak alanlardaki Telekom'u, elektriği, su hatları doğal gaz hatlarını deprese ederek bu alanı bize teslim edin gibi anlamında bir protokol. Bu protokolün gerçekleşmemesi halinde de Bartın Belediyesi'nin olabilecek gecikmeler nedeniyle müteahhide ödenecek tazminatlardan sorumlu aba altından sopa gösterilerek belediyeyi korkutarak siz bunu kabul edin, bu iş böyle gitsin anlamında bir dayatmayla meclisten geçirmeye çalışıyorlar ve meclisten de bu planın onayı ve Bartın Belediyesiyle DSİ arasındaki protokolü kabul ediyorlar.
“Belediyenin bu plandan haberi yok”
Bu planın içerisinde yani belediyenin sadece koruma amaçlı yaptığı planın içerisinde böyle bir inşai faaliyetin belirten yani bu planda yapılırken şurası şöyle olacak şurada duvar yüksekliği olacak. Burada şu anlamda çakılacak gibi bir şey tartışılmıyor. Bartın Belediyesi'nin bu proje projenin yapım anlamındaki planından haberi yok. Plan gelmemiş. Yapılacak şeyler gösterilmemiş. Sadece protokol gelmiş. Bu protokole uymadığınız takdirde eğer işi geciktirirseniz eğer müdahale derseniz işte tazminata mahkûm olursunuz gibi bir korkutmayla kabul edilmiş. İşin ilginç tarafı da eğer bu anlamda bir anlaşmazlık olursa Bartın Belediyesiyle DSİ arasında müteahhittin zararına olan bir şeyde Çıldır mahkemeleri bu kararı değerlendirecektir diyor. Çıldır neresi arkadaşlar? Çıldır mahkemeleri diyor. Bartın Belediyesiyle işte DSİ ve müteahhit arasındaki bir anlaşmazlıkta çözüm yolu olarak Çıldır Mahkemesi deniyor. Bu da çok ilginç bence hukuka aykırı. Çünkü iş burada yapılıyor. Burada inşai faaliyet sürüyor. Eğer burada bir yanlışlık varsa buranın mahkemeleri çözemiyorsa idari mahkemeler, istinaf mahkemeleri ve dolayısıyla Çıldır niye gösterildi? Onu da anlamakta zorlanıyorum.
“Korunması gereken mutlak alanın elimizden kayıp gitmesine nasıl göz yumuyorlar?”
Şöyle bir şey söyleyeceğim değerli arkadaşlar. Burası doğal sit alanı. Yani birinci derece Nitelikli doğal koruma alanı. Bu alanın, bu alanın kimler tarafından korunacağı belli. Bu alan Türkiye'deki doğal koruma kurulu tarafından korunması gereken bir alan. Ben şimdi soruyorum. Türkiye'deki Çevre Şehircilik bakanlığı bünyesinde Doğal Koruma Kurulu Başkanı ve orada karar alan heyet acaba Bartın Irmağını bu anlamda mı koruyorlar? Bu şekilde mi koruyorlar? Bu koruma birinci derece nitelikli korunacak alanda bu inşai faaliyete nasıl müsaade ederek böyle bir koruma alanının yani korunması gereken mutlak alanın elimizden kayıp gitmesine nasıl göz yumuyorlar ben gerçekten anlamakta zorlanıyorum ve çok üzülüyorum.
“Bizi bir kale alın, bizim sesimizi duyun dedik ama duymuyorlar”
Dolayısıyla bir kez daha şunu söylüyorum. Devletin yatırımları devam eder. Devlet şehrin ihtiyacını yatırımını yapar. İlgili Müdürlükleri vasıtasıyla bu yatırımları devam ettirir ve bu kentte yaşayan insanların yaşadıkları sorunların ortadan kalkması için alınması gereken tedbirler varsa bunu yapar. Bu gerçekten devletin görevi. Bizim nasıl Bartın Belediyesi olarak görevimiz kentte yaşayan insanların karşılaştığı sorunları çözmekse onlar da halkın tamamını ilgilendiren bu konuda bir çözüm yolunu bulurlar ama bu çözüm yolu böyle sizin de gördüğünüz gibi bir duvarla Bartın Irmağı'nı etrafının kapatılarak Bartın'ın sel taşkınlığından koruyacağız anlamında bir projeyle olmaması lazım. Bu anlamda da biz uyardık kendilerini. Daha bir hafta önce gelin dedik DSİ Bölge Müdürü'ne. Gelin birlikte oturalım. Gelin bunu bir değerlendirelim. Nerede yanlış varsa bunu düzeltelim. Sonra da siz devam edin. Yine bu devletin yatırımına devam edin. Ama en azından bizleri bir dinleyin. Bizlerin mahsurlu olarak gördüğü, yapılmamasını istediğimiz kısımları tekrar gözden geçirerek bu projenin devam etmesi konusunda biz de size yardımcı olalım. En azından bizi dinleyin, bizi bir kale alın, bizim sesimizi duyun dedik ama duymuyorlar.
“DSİ Bölge Müdürünün verdiği sözü tutmasını istiyorum”
Ben bir kez daha DSİ Bölge Müdürünün verdiği sözü tutmasını istiyorum. Ticaret ve Sanayi Odası, Bartın Belediyesi ve sivil toplum örgütleriyle tekrar bir araya gelerek bu projenin devamı konusunda gördüğümüz yanlışlıkları bizim karşımızda bir kez daha dinlemesini ve ondan sonra karşılıklı bir fikir alışverişinde bulunarak ortak bir çözüm yoluyla bu projenin sağlıklı bir şekilde devam etmesi konusunda bir fikir birliğine varmamız gerektiğini söylüyorum.Sayın bölge müdürüm, gelin bu konuda orada ilk orada verdiğiniz sözü tutun. Bartın'da hep beraber bir toplantı daha yapalım. En kısa zamanda da artık bu oldubitti dayatmalarıyla yürütülen bu projeden bir an önce doğru bir istikamete gitmemizin önünün açılmasını istiyorum. Gerçekten üzüldüğüm bir tek nokta var. Bu kentte, maalesef bu oldubittilere karşı sesini çıkarma cesaretini ortaya koyan az sayıda insanın bu feryatlarına birilerinin hala kulak vermeyerek hala bildiklerini okuması beni üzüyor. Dolayısıyla ben yeni seçilen bir Bartın Belediye Başkanı olarak da yeni seçilen bir yönetimin temsilcisi olarak belediye meclis üyesi arkadaşlarımla birlikte bu anlamda üzerimize düşen görevi yapacağız. Yani bize Bartın halkı güvendi, inandı, oy verdi. Bartın'a sahip çık dedi. Her konuda sahip çık dedi. Dolayısıyla biz de Bartın halkının bize verdiği bu desteğiyle onların bize olan güvenlerini eksiltmemek için, onların bize duydukları o Bartın'a sahip çıkma arzusunun kaybolmadığını göstermek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bartın Belediyesi olarak, yönetim olarak meclis üyesi arkadaşlar sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle birlikte bir mücadele içerisinde olacağız.
“Bu Bartın'ın ortak meselesi”
Bu bir siyasi parti meselesi değil, kimse de yanlış anlamasın. Bu Cumhuriyet Halk Partili bir Bartın Belediye Başkanı buna karşı çıkıyor anlamında böyle bir anlayış olursa üzülürüm. Bu Bartın'ın ortak meselesi. Yani siyasi görüşleri farklı insanların da ben biliyorum ki bu yapılan işlere canı sıkılıyor. Bu yapılan işlere üzülüyor. Yani böyle hilkat garibesi gibi bir Çin Seddini andıran duvarlarla bu canım güzelliklerin ortadan kaybolmasını hiçbir Bartınlı istemiyor. O yüzden hani siyaset üstü bir tavır ve davranış içerisinde olmaya gayret ediyorum. Ben hiçbir zaman zaten siyasetçi anlayışıyla kentin bir sorununa sahip çıkmadım. Çünkü Bartın'ın zararına olan ve Bartın'da yaşayan insanların hak ettikleri yaşam alanlarında sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri konusunda biz her zaman yapılan yanlışlıkların karşısında olduk. Nasıl bir termik santral olayında da 15 yıl mücadele ettiysek bugün aynı şekilde Bartın'da yapılan bu projeyle ilgili de hataları yanlışları söylemeye devam edeceğiz. İnşallah birileri de bizim bu feryadımızı duyar. Birileri de bu bizim bu şikâyetlerimizi kendi vicdanlarında hissederler ve sonucunda da doğru bir karar alarak yapılanlardan en azından belli bir oranda yanlışlıktan dönülerek devam etmeleri sağlanır diyorum.”