'Aileyi mutlaka korumalıyız'
Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, Bartın il teşkilatının tertip ettiği din görevlileri buluşma programına katıldı.
Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, Bartın il teşkilatının tertip ettiği din görevlileri buluşma programına katıldı.
Programa Bartın Şube Başkan Mustafa Arabacı, sendika yönetimi ve üyeler katıldı.
Programda ilk olarak söz alan Mil-Diyanet Sen Bartın Şube Başkanı Mustafa Arabacı, sivil toplum örgütlerinin hizmet adına bir araç olduğunu belirterek, “Dolayısıyla sivil toplum örgütlerine bu gözde bakıyor ve yıllardır bu amaçla çalışıyoruz. Rabbim çıkmış olduğumuz bu yolda yolumuzu açık etsin” dedi.
Daha sonra söz alan Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, konuşmasında ilk olarak LGBT derneklerine ve aile kavramına dikkat çekti. Ülkede aile kavramını bozacak, yıkacak çok sayıda gelişmelerin yaşandığını dile getiren Gül, bu konuda gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerektiğine dikkat çekti.
6284’ü yeniden yapılabilmeliyiz, güncelleyebilmeliyiz
Gül, “Mil Diyanet Sen yaklaşık beşinci yılında olan bir sendika. 5 yıldan beri Diyanet İşleri Başkanlığı hizmet kolunda sendikal faaliyetler yürütmektedir. Hepinizin de takip ettiğiniz gibi 5’inci yılında Diyanet İşleri Başkanlığımızın üçüncü büyük sendikası olarak hizmetlerimize devam etmekteyiz. Mil Diyanet Sen’in bu kısa zamanda bu kadar hızlı büyümesinin ana sebepleri vardır. Bu ana sebeplerinden bir tanesi de elbette ki bizim önce ahlak ve maneviyat eksenli yapmış olduğumuz çalışmalardır. Bu çalışmalar meyvelerini birçok yerde verdi. Bu alan boş idi. Bu alanı doldurmak için gayret sarf ettik. Ve elhamdülillah sadece yapmış olduğumuz çalışmalar sadece diyanet camiasında değil aynı zamanda aziz milletimiz tarafından da takdir edilir hale geldi. Göreve ilk geldiğimiz ilk yaptığımız şey İstanbul Sözleşmesi derhal iptal edilmelidir. Basın açıklamasıydı. Tabii bundan 54 yıl önce bu sözü sarf etmek öyle kolay bir iş değildi ama elhamdülillah daha sonra oluşan kamuoyuyla birlikte Cumhurbaşkanımızın da tensipleriyle bu sözleşmeden çekildik. Daha sonra dedik ki bu sözleşmeden çekilmek yetmez. Aynı zamanda bu sözleşmeyi besleyen ana unsur olan 6284 sayılı yasanın da ya iptal edilmesi lazım veya yeniden güncellenmesi lazım dedik. Neden 6284? Çünkü Aslına bakarsanız kadına şiddeti durdurmak için çıkartılmış gibi gözüken bu yasa kadın cinayetlerini daha da arttırdı. Bu da yetmezmiş gibi boşanmalar daha fazla arttı. Ve dolayısıyla aileyi tahrip eden, aileyi dinamitleyen bir unsur haline geldi. Bazılarının özellikle bunu çizgi olarak nitelendirmesi elbette bunu doğru bulmuyoruz. Biz İslam'a 1000 yıl hizmet etmiş bir milletiz. Biz kendi örf, adet, gelenek, görenek ve dini değerlerimize göre tekrar bu 6284’ü yeniden yapılabilmeliyiz, güncelleyebilmeliyiz.” dedi.
LGBT derneklerinin kapatılması için gayret gösteriyoruz
Gül şöyle devam etti: “Bu da yetmez dedik bir de baktık ki yine aileyi dinamitleyen, gençliği dinamitleyen bir yapı daha var. Bunun adı LGBT yapısı. Biz buna ifsat hareketi, sapkın dernekler olarak nitelendirdiğimiz LGBT derneklerini kastediyorum. Kıymetli kardeşlerim ülkemizde 22 tane LGBT Derneği var Ve bu dernekler dışarıdan fonlanan derneklerdir. Dışarıdan ciddi anlamda ciddi meblağlar gelmekte ve bunlar aileyi ifsat etmek için her türlü politika yürütmektedirler. Örneğin mesela sadece İçişleri Bakanımızın bir ifadesini söyleyeyim. Ankara'daki bir derneğe 22 milyon paranın geldiğini kendisi televizyonda ifade etmişti. Dolayısıyla ülkemizin hemen hemen tüm illerinde bu şekilde hızlıca mantar gibi yayılan bu ifsat hareketi dediğimiz LGBT derneklerinin kapatılması için gayret gösteriyoruz. Ve elhamdülillah 5 yıldan beridir bununla ilgili verdiğimiz mücadele sonuç verdi. Nasıl sonuç verdi? En azından ülkemizi yöneten kişilerin bir önceki seçimde sarf ettikleri diğer siyasi partileri de kastediyorum sözler bu anlamda bize umut oldu. Ama yetmez sebebini söyleyeyim. Dolayısıyla eğer aileyi korumak istiyorsak bakınız bir gerçeği burada ifade etmek istiyorum. Hatta daha doğrusu ilk kez burada ifade edeceğim. Cumhurbaşkanımız önceki gün yapmış olduğu Bakanlar Kurulu sonrası açıklamasında iki bin yirmi beş yılını aile yılı olarak ilan etti. Hepiniz de buna şahitsiniz. Öyleyse biz de Mil Diyanet Sen olarak beş yıldan beridir aileye en büyük yatırımı yapan aileyle en önemli güncel meseleleri dile getiren bir sendika olarak ben de buradan, cumhurbaşkanımıza çağrıda bulunuyorum. Diyorum ki Allah razı olsun. 2025 yılını aile yıl ilan ettiniz. Bu gerçekten bizi onurlandırmıştır. Ama biz somut adım istiyoruz altı 6284 başta olmak üzere süresiz nafaka başta olmak üzere doğurganlık oranının yüzde birlere düştüğü bir ortamı yaşarken tekrar nüfusun çoğalması için gerekli girişimler, yaptırımların yapılması gerekmektedir. Bu olmak üzere ve en önemlisi de özellikle RTÜK'ü güçlendirerek şu an itibariyle LGBT lobisinin eline geçmiş olan dizi ve sinema sektörünü tekrar yeniden dizayn etmeliyiz Sayın Cumhurbaşkanım. Ve işe de en başta aynı Rusya'nın yaptığı gibi yapacağız. Macaristan'ın yaptığı gibi yapacağız. LGBT derneklerinin kapısına kilit vuracağız. Propagandasını yasaklayacağız. Herhangi bir dizide, programda, televizyonda da bunların propagandasını gördüğünüz zaman da buna derhal müdahale edeceğiz. Kim edecek? İşte buna RTÜK müdahale edecek. Dolayısıyla eğer aile yılı ilan etmiş isek bu aileyi güçlendirmek adına bakınız ev hanımlığı giderek küçümsenen bir meslek haline geldi. Artık ev hanımlarımız bulundukları herhangi bir toplantıda veya ortamda ev hanımıyım demeye çekinir hale geldi. En kutsal meslek dediğimiz meslek şu an itibariyle maalesef küçümsenir hale geldi? Halbuki önceden aile ev hanımı demek bir gurur vesilesiydi. Çocuklarını yetiştiren, ailesine bakan, dolayısıyla bu anlamda bugünlerde özellikle çıkartılan birçok kanun, çalışan kadın yönelik çıkartılıyor. Elbette bu doğrudur. Buna bir şey diyemem. Elbette ki çalışan kadınların da mutlaka özlük hakları, sosyal hakları, bunlar güncellenmelidir. Bunlara yatırım yapılabilmelidir ama eğer siz ev hanımlığını bir tarafa iterek, küçümseyerek, onların bütün sosyal haklarını vermezken bu tarafı güçlendirmeye kalkarsanız işte bugün doğurganlık oranı dediğiniz oran yüzde birlere kadar düşer ki bana göre Cumhurbaşkanımızın da kendi ifadesiyle bu çok tehlikeli bir gelişmedir demişti. Ben de aynı şeyi söylüyorum.
Bunları konuşan yok. 1 milyon üyesi olan sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının LGBT'ye ilişkin açıklamaları yok. LGBT tehlikesini anlatacak bir ifadeleri yok. Her şeyi geçtim. Bir mitingleri de gösteri ve protestoları da yok. O yüzden bunları da harekete geçireceğiz. Bu STK'larla çalıştıracağız. Çünkü sendika demek sivil toplum kuruluşu demek. Sivil toplum kuruluşu demek öncelikle elbette ki kendi camiasına karşı sorumlulukları var. Ama en önemlisi aziz milletimize karşı sorumlulukları var. O yüzden bizim manevi tahribat dediğimiz şey çok önemli.
Bakınız önce ahlak ve maneviyat okullarda ders kitabı olmalıdır dedik. RTÜK bünyesinde ahlak denetim kurulu oluşturulmalıdır dedik. Sözcü gazetesi manşet attı. Efendim dedi medyanın gözünü RTÜK’e dikti. Bizim bir yere gözümüzü diktiğimiz falan yok. Sadece RTÜK aksi faaliyetlerini, görevini yapması lazım. Bunu kastediyorum. Dolayısıyla bizim minber dokunulmazlığı dediğimiz. Ama biraz daha geniş çerçevede kürsü dediğimiz dokunulmazlığı da talep ediyoruz. Beş yıldan beri. Neyi söylüyorsun başkanım? Neyi kastediyorsun? Elbette ki hutbelerimizi ve vaazlarımızı kastediyorum. Bir il müftümüzün başkanım hutbeye veya vaaza çıkarken çok itinayla ayet seçer hale geldim. Aman bir yerden tuttururlar manşetlere çekerler diye korkarak vaaz eder hale geldik. Dolayısıyla bizim Allah'ın tüm buyruklarını, Kur'an'ın tüm hükümlerini ifade edebilmemiz lazım kürsülerde. Eşcinsellik, LGBT haramdır. Aziz cemaat dediğimizde on dokuz tane sivil toplum örgütü gidip bizim hakkımızda suç duyurusu bulunmaması lazım. Faizdir, faiz haramdır dediğimizde bankalar bundan rahatsız olmaması lazım. Dolayısıyla bu ve buna benzer konuları mutlaka serbestçe konuşmamız lazım."