Diyetisyen Ümmü Gülsüm ETYEMEZ

HOŞGELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN

Diyetisyen Ümmü Gülsüm ETYEMEZ

Evet, geldi çattı 11 ayın sultanı, gönüllere taht kuranı. Sözlerime girizgah yaparken ülkece sağlık sıhhat dolu bir Ramazan ayı geçirmemizi en içten dileklerimle sizlere sunuyor ve konuya geçiyorum.

Biliyorum, “diyetisyen hanım bu hafta neler söyleyecek?” diye merak ediyorsunuz; arkanıza yaslanıp beni dinleyin bakalım.

Ramazan ayı yaklaşırken çoğu kişinin diyete başlayıp başlamama konusunda ikilemde kaldığını gördüm. Bir grup “zaten oruç tutarak zayıflarım” derken bir grup ise “acaba, hemen başlamak mı daha doğru olur?” diyor ve insanlar bu noktada iki kutba ayrılıyor.

Peki, nedir işin aslı astarı? Ramazanda diyet yapılır mı? Oruç tutarak kalıcı ve sağlıklı zayıflamak mümkün mü?

Öncelikle sevgili okur arkadaşlar, bu mübarek Ramazan ayının amacının zayıflamak olmadığını hatırlatmak istiyor; sözlerime devam ediyorum.

Ramazan ayında uzun süreli açlıklar olacak dolayısıyla öğün sayılarımız, su tüketimimiz ve hareketimiz kısıtlanacak. Saymış olduğum nedenlerden ötürü ise metabolizmamız diğer aylara nazaran bir tık daha yavaşlayacak.

Yavaş metabolizma, yavaş kilo kayıpları demek olduğu için, bu ayda kilo vermeyi bekleyenler adına üzgünüm. Beslenmeye dikkat edilmediği sürece verdiğinizi sandığınız o kiloları ramazan ayı bitiminde hüsranla tartıda yine göreceksiniz.

Neden mi?

Ramazan ayında su/sıvı tüketimimiz azalacağı için vücuttaki sıvı azalacak ve tartıda eksiler görmeye başlayacağız.

Bu ilk zamanlarda bizi motive edecek fakat ramazan ayı sonrasında vücuttaki eksik sıvı yerine konulduğunda işte o zaman acı gerçekle yüzleşeceğiz.

“Peki, hocam, ramazanda diyet yapılmaz mı diyorsunuz şimdi?” derseniz de gelin şöyle..

Diyetin vakti zamanı olmaz, çünkü diyet dediğimiz sağlıklı bir beslenme düzenidir ve bu düzenin işleyişi gerek oruç tutarken gerek bayramda seyranda gerekse doğum günü kutlamalarında iken öğrenilmelidir.

Diyet sürecinde tamamen kısıtlı listeler uygulayan, pizza pasta görünce köşe kapmaca oynayan bireylerin diyet süreci bittiğinde (?) verdiklerini bir süre sonra geri alması kaçınılamaz; çünkü diyet dediğimiz biten bir süreç değil aksine sağlıklı bir yaşam stilidir.

Kandırmayalım şimdi birbirimizi, hepiniz diyet bitse de rahat rahat pizzalar lahmacunlar gömsem diye hayaller kuruyorsunuz, biliyorum. Eğer siz de bu tayfanın bir üyesi iseniz üzgünüm ki doğru beslenmeyi öğrenememişsiniz.

Özetle diyeceğim o ki beslenmeyi öğrenmek istiyorsanız bunun için en doğru zaman diye bir şey yok. Her gün; en doğru gündür aslında.

Bu kadar konuştuktan sonra gelelim Ramazanda rutin beslenme önerilerine.

Pek çoğunuz sahura kalkmadan oruç tutuyor ki yapılan yanlışların babası budur. Sahura kalkıp dengeli bir öğün yaptığınızda gün içinde kan şekerinizin ani düşüşlerinin önüne geçmek daha kolay olacaktır ve metabolizmanızı aktif tutmuş olacaksınız.

Erken kahvaltı olarak sahurda genellikle kahvaltı tarzı besinler tüketiliyor. Kahvaltılıkların yanında soframıza ekleyeceğimiz süt/yoğurt grubu ve meyve grubundan birer besin, hem tokluk süremizi uzatacak hem de gün içinde susuzluğumuzu azaltmaya yardım edecek.

İftarda uzun süre boş kalan mideye ağır yemeklerle yüklenmek, midede yanma, şişkinlik yapabilir; kabızlığa ve şeker/tansiyon oynamalarına sebebiyet verebilir.

Bu nedenle orucu su ve iftariyelikler ile açıp ardından 1 kâse çorba tüketilmesi yumuşak bir giriş olacaktır.

Çorba içiminden sonra verilecek olan 10-15 dakikalık molalar sayesinde ise tokluk sinyalinin beynimize ulaşması için zaman tanımış olacağız.

Yine sahur ve iftarda kızartmalardan, tuzlu, yağlı, şekerli besinlerden, salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş besinlerden kaçınmalıyız ki insan bunları sayarken bile dili damağına yapışıyor.

Yemekleri pişirirken kızartma yöntemi değil; ızgara, haşlama, fırın, buharda pişirme gibi sağlıklı pişirme teknikleri tercih edilmelidir.

Yavaşlayan metabolizmayı harekete geçirmek ve kan şekerimizi dengelemek için iftar ve sahur arasına ara öğünler serpiştirmek lehimize olacaktır. Bu ara öğünlerin sıklık ve içeriği kişiden kişiye değişkenlik gösterir.

İftar-sahur arasında gün içinde alamadığımız sıvıyı mutlaka tamamlamalı ve 2-2,5 litre suyumuzu içmeliyiz.

Son olarak ramazan pidelerine dikkat!

Fırından sıcacık aldığınız bu pidelerin tüketim miktarına dikkat etmekte fayda var.

1 avuç içiniz kadar pidenin, 1 dilim ekmek (25 g) değişimine denk olduğunu hatırlatıyor; mübarek ayımızı huzur dolu geçirmemizi diliyorum.

Mutlu kalın, sağlıkla kalın.

DYT. ÜMMÜ GÜLSÜM ETYEMEZ

@dyt.ummugulsumetyemez

Yazarın Diğer Yazıları