Bülent BOSTANCI

ANLAYANLAR ALLAH'A ANLAMAYANLAR ANLAYANLARA EMANET!

Bülent BOSTANCI

Takvimler 1994 yılının nisan ayını gösteriyordu.

Sert geçen bir kışın ardından hava, toprak ve su yeniden ısınmaya başlıyor, doğa yeniden canlanıyordu.

Baharın sıcaklığı iç ısıtmaya başlamıştı ki dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in 5 Nisan Kararları ile kış adeta geri dönmüştü.

***

Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümünden sonra, 16 Mayıs 1993'te Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı seçilmesi ile hükümet istifa etmiş ve hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından İstanbul Milletvekili Tansu Çiller'e verilmişti.

Çiller, DYP ve SHP'den oluşan bir koalisyon hükümeti kurarken 5 Temmuz 1993'te yapılan güven oylamasında kullanılan 432 oyun 247'si kabul, 184'ü ret, 1'i çekimser çıkmıştı.

Zorlu bir dönemden geçiliyor, ekonomik bir dizi tedbir ve kararlar ardı sıra geliyordu.

Daha 1 yılını doldurmamış olan hükümetin 5 Nisan Kararlarını açıklamasıyla beraber Zonguldak, Bartın ve Karabük için zehir zemberek günler başlıyordu.

***

5 Nisan kararları ile birlikte TTK Amasra ve Armutçuk ocaklarının kapatılması, Karabük Demir Çelik Fabrikasının da özelleştirilmesi gündeme gelmişti.

Türkiye ekonomisini kurtarma eylemleri kapsamında belki de Zonguldak, Bartın ve Karabük’ün fişi çekiliyordu.

DYP-SHP koalisyon hükümeti Amasra ve Armutçuk kömür ocaklarını ‘yıl sonuna’ kadar ‘kapatma’ kararı almıştı.

O günlerde TTK’da çalışan maden işçileri ‘yıl sonuna’ kadar şeklinde ifade edilen kapatma kararının aslında geçici bir kapatma olmadığının bilinci içindelerdi.

Zongudak’ta Armutçuk, Bartın’da ise Amasra ocağı kapatılacak ve belki de bir daha hiç açılmayacaktı.

Açılsa da özel sektör eline devredilecekti.

***

O dönemlerde Zonguldak Belediye Başkanlığı görevinde bulunan, daha sonraki yıllarda ise Bartın Milletvekili ve Enerji Bakanı olarak görev yapacak Zeki Çakan oluşturulan Temsilciler Kurulu ile dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in kapısını çalıp söz konusu kararın Zonguldak ve Bartın için ne anlama geldiğini anlatanlardan biriydi.

Aynı zamanda Temsilciler Kurulu’nun sözcüsü idi.

Temsilciler Kurulu’nda o dönemde TTK Amasra Müessesesinde Başmühendis olan ve aynı zamanda Bartın Makine Mühendisleri Odası Başkanlığı görevini yürüten Rıza Yalçınkaya’da vardı.

Tıpkı Zeki Çakan gibi Rıza Yalçınkaya’da daha sonraki yıllarda Bartın Belediye Başkanlığı yaptıktan sonra Bartın Milletvekili olarak TBMM’de görev alacak ve şehrimizi Ankara’da temsil edecek önemli isimlerden biriydi.

***

O gün Amasra TKK ocağının kapatılması sadece Amasra ekonomisini değil Bartın ekonomisini de darmadağın ve yerle bir edecekti.

Bahsettiğimiz yıllarda Amasra’da binlerce kişi çalışıyordu.

Alınan kararla beraber yeraltında çalışan işçiler, yani madenciler Zonguldak’ta ki diğer maden ocaklarına nakledilecekler, yer üstünde çalışan Amasra TTK işçileri ise tazminatları ödenerek işlerine son verilecekti.

Bu karar, binlerce madencinin Bartın’dan Zonguldak’a taşınmasının yanı sıra yer üstünde çalışan yüzlerce TTK işçisinin de işsiz kalması anlamına gelecekti.

***

Aralarında Zeki Çakan ve Rıza Yalçınkaya’nın yer aldığı Temsilciler Kurulu önce Başbakan Tansu Çiller’e, sonra Murat Karayalçın’a, Mesut Yılmaz’a ve Bülent Ecevit’e ziyaretlerde bulundular.

Hatta dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ulaşmak için Çankaya Köşkü’ne kadar gittiler.

Ulaştılar da…

Dertlerini anlattılar.

Olurda Armutçuk kapatılırsa Zonguldak’ın yara alacağını söylediler.

Hele hele Amasra…

Amasra kapatılırsa “Bartın biter” dediler.

Haklıydılar…

Bartın yeni il olmuş ve henüz ayaklarının üstüne basamayan ancak ve ancak emekleyen bir şehirdi.

***

İşte o günlerde madenciler döküldü Bartın sokaklarına.

Büyük bir eyleme imza atıldı.

O eylemin Bartın’ı yıkan sesi Ankara’da da yankılandı.

Sonuç memnuniyet vericiydi.

Karardan vazgeçildi.

Amasra ve Bartın derin bir “OH” çekti.

***

O günlerde oluşturulan ve Ankara’da kapı kapı dolaşan Temsilciler Kurulu bölge kaderinin seyrini şekillendirdi.

Peki ya sonra?

Bir daha ne Zonguldak! Ne Bartın! Ne de Karabük!

Bir araya gelemediler!

Güçlü, kararlı, birlik ve beraberlik içinde Ankara’nın yolunu tutamadılar.

Hal böyle olunca bu üç kardeş şehir kaderlerine ve Ankara’nın layık gördüğü ile yetinmek zorunda kaldı.

Bu şehirlerin kimi az yol aldı kimi uz yol aldı!

Lakin dev yatırımcıların kapısı aralanamadı.

Büyük fabrikalar kurulamadı.

Bölgede on binlerce kişiye tek kalemde iş verecek sahalar oluşturulamadı.

Umudumuz madenler ve mevcuttaki fabrikalar olarak kaldı.

***

Öz kardeş olan bu üç şehrin yıllardır ayrı ayrı süren kader yolculuğu yeniden birleşmek üzere.

Nasıl mı?

Filyos’la!

Ancak görünen o ki Filyos’un üç kardeş şehri birleştireceğinin hala farkında değiliz.

Hala ayrı ayrı tellerde geziniyor ve hala ayrı ayrı notalara basmaya çalışıyoruz.

***

Şimdilik bu kadar!

Anlayanlar Allah’a anlamayanlar ise anlayanlara emanet.

Yazarın Diğer Yazıları